Gazi Mustafa Kemal Atatürk hayatı boyunca hiçbir mandayı kabul etmedi. Rotary ve Lions kulüplerini bile sırf kökü dışarıda diye kurulmasına izin dahi vermedi. Kurucusu olduğu Cumhuriyet Halk Partisi'ni de inandığı değerler üzerinde kurumsallaştırdı. Parti ve politikalarını devlet ile bütünleştirdi.
Gazi Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi'nin yörüngesi ile günümüz CHP'si arasındaki farklılıklar, bu kadar zaman sonra neredeyse gece ile gündüz kadar belirginleşti.
Bir kere yeni CHP, özde değil, sözde Atatürkçü. Ulusal meselelerde bile milli bir duruşu yok.
Ana muhalefet olarak yapıcı politikaları da yok, ülke meselelerine çözüm üretemiyor.
Demokrasiye inancı yok, ülkenin bütününü kucaklayamıyor.
Halkın irfanına, önsezilerine güveni yok, toplumu okuma ve anlamada sorunlar yaşıyor.
Girdiği her seçimi kaybediyor, her seferinde şâibe var diyerek zihinleri bulandırıyor.
Hükümetin ak dediğine kara, kara dediğine ak diyor.
Her zaman tersini söylemeye hazır, sorunlu bir muhalefet anlayışı gütmeye devam ediyor.
CHP'nin dış politikaya bakışı incelendiğinde Amerika'nın, Büyük Ortadoğu Projesi'yle ne kadar uyumlu olduğu hemen göze çarpar. Misal olarak CHP, ABD'nin Ortadoğu'da ne aradığını hiç sorgulamaz, YPG/PYD'li teröristlere verdiği silahlara tek söz etmez.
Amerikan askerleri Suriye'den çekildiğinde, insiyatifi büyük oranda Türk askerlerinin alacağı bilindiği halde CHP, Amerika'nın Suriye'den çekilmesi kararını endişeyle karşılar.
Hatta ABD ve İsrail'in içinde bulunduğu enerji denkleminde yer alınması gerektiğini düşünür.
Öte yandan CHP, Fırat'ın doğusu ve Afrin harekatlarında, Türk hükümetinin tarafında da konumlanmaz.
Venezuella'nın seçilmiş lideri Maduro'ya da diktatör diyerek Amerikan cephesinde yer alır.
Amerika, hedefine koyduğu bir ülkenin liderine diktatör diyor, bu bilinen bir gerçek. Peki ama CHP, Türkiye dostu Maduro'ya niçin diktatör diyor, orası bilinmiyor?
Kurultaylar partisi CHP'nin iç politikaya bakış açısında da birçok farklılıklar vardır.
Bir kere CHP, iktidar olmayı değil, iktidarı bölmeyi hedefliyor. Çünkü seçim kazanmanın ne kadar zor bir iş olduğunu biliyor.
Ayrıca CHP sadece kendine çalışan bir siyasi parti de değil.
2015 ve 2018'de yapılan seçimlerde bir takım değişik hesaplar yaparak, HDP'ye tam destek verdi.
Önceliği hep HDP, hiçbir seçimde HDP'siz yapamıyor...
HDP ile işbirliğini her zaman çok önemsiyor.
İyi bilinmelidir ki, HDP'nin aklı sürekli Kandil'in içinde, CHP'nin bir aklı da sürekli HDP'nin içindedir.
Şimdi de seçim sathı mahalline girilmişken CHP'de durumun çokta farklı olmadığı görülür.
Yıllardır Mehmetçiğe kurşun sıkan ve bağımsız Kürt devleti hayali kuran, PKK'nın siyasi maşası durumundaki zihniyetin belediyelere taşınması, yahut Belediye Meclis Üyeliklerine getirilmesi stratejisi, seçim arifesinde CHP örgütlerini de rahatsız ediyor. CHP adaylarının içinde HDP/PKK'ya yakın, hatta damgalı, tescilli, sıkıntılı adayların varlığı gün geçtikçe ortaya çıkıyor.
HDP'de CHP'ye karşı hiç boş değil hani.
31 Mart'ta yapılacak olan yerel seçimlerde HDP, İstanbul, Ankara ve İzmir'de aday göstermeyerek, örtülü olarak CHP'yi destekleme kararı alıyor. Aralarında ki açık-gizli, sonucu değiştirebilecek ittifak, sandığa yaklaştıkça daha bir belirginleşiyor.
Fakat CHP'nin içinde önemli bir vatansever kitle var. Bu kitleyi efsunlayıp Atatürk CHP'sinin kurucu ayarlarıyla oynayanlar, bir gün bu kitlenin başkaldıracağını ve gidişata dur diyeceğini de iyi bilmelidirler.
Çünkü aklı başında hiçbir CHP'li, Türkiye'nin bölünmesine rıza göstermez, devletle sorunlu kişilerin aday olmasını istemez ve yanlış siyasetle doğru elde etme çabasında ki yönetimi de desteklemez.
Atatürk CHP'sinin tarafı, yolu ve istikameti her zaman belli idi. Günümüz CHP'sinin, net olarak belli olmadığı ortadadır.
CHP'de net olan, Türkiye karşıtı bir cephede yer aldığıdır.
Yoksa iktidarı alaşağı etmek adına her çabanın içine girmek, hiçbir zaman doğru bir strateji değildir.
Zaten CHP'de, bu haliyle hiçbir şeyin alternatifi değildir.