23 Avrupa ülkesi ortak bir ordu kurma hususunda anlaşmaya vardı. Anlaşmaya imza atan ülkeler aynı zamanda 5 milyar euroluk bir Avrupa Savunma Fonu oluşturuyor. Silah alımı ve yapılacak operasyonlar için kullanılması tasarlanan bu fona, ayrıca araştırma içinde AB bütçesinden ilave kaynak aktarılabilecek. Kısaca 23 ülkenin ordusundan dev bir Avrupa Ordusu kurulacak.
Avrupa'da her devletin kendi ordusu, ayrıca Batının ortak ordusu NATO varken, AB ülkelerinin ortak bir ordu kurma teşebbüsleri ciddiye alınması gereken önemli bir durumdur. Bu bakımdan Türkiye ve İslam Dünyası olarak önemli bir dönemeçten geçtiğimiz söylenebilir.
ABD önderliğindeki diğer Haçlı Ordusu olan NATO'nun, artık Avrupa'ya da yeterince güven vermediği görülmektedir. ABD başkanının, "AB ülkeleri NATO'ya yeterince finans desteği sağlamıyor" suçlaması, AB devletlerini ortak askeri ittifak hususunda hızlı karar almaya sevk etse de, kurulacak AB Ordusu, NATO'ya çokta rakip olmayacak, bilakis gerektiğinde onun stratejik hedeflerini tamamlayıcı bir statüde kalacaktır.
Öncülüğünü ve kontrolünü Almanya'nın yaptığı, Vatikan'ın ve Papa'nın da desteklediği bu militer bütünleşme, dünyayı daha fazla ayrışmaya ve daha fazla kutuplaşmaya doğru götürecektir. Çünkü AB Ordusu'na mensup olan üyelerin tamamı Hıristiyan devletlerden müteşekkildir. Bu her iki oluşumun Müslümanların hayrına olması yahut Müslüman Devletleri kayırması gibi bir durum zaten söz konusu bile olamaz.
Demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi kavramları sakız gibi ağızlarında çiğnemek, sonra yapılan katliam ve kıyımlara göz yummak dışında bir etkinliğini görmediğimiz Batı Dünyası'nın oluşturduğu bu kuruluşların, kendi inanç ve kültürü dışındaki değerlerin yaşamasına, gelişmesine fırsat tanıması da beklenemez.
Pekala o zaman Avrupa Ordusu kime karşı kuruluyor?
Müdahale ettikleri her yere sadece ölüm ve yıkım götüren, kaos ve huzursuzluk bırakan Batılılar, Hıristiyanlara ve Hıristiyan dünyasına yani Avrupa'ya ve çıkarlarına, engel olarak gördükleri yahut tehdit olarak algıladıklarını ortadan kaldırmak üzere bu orduyu kurmuyorlarsa, o zaman bu orduyu neden kuruyorlar?
İşler halde olan Birleşmiş Milletler, NATO gibi yapıların bugüne kadar, zayıf bir ülkenin istila edilmesine engel olduğunu veya güçsüz bir ülkeyi güçlü bir ülke karşısında koruduğunu hiç görmedik. Adaletin sağlanması için tesis edilen bu kuruluşların, İslam Dünyası'nda akan kana ve çatışmalara karşı pandomim yaparak, seyrettiğini ise müteaddit kereler tecrübe ettik.
Suriye'de savaşın en kızgın olduğu dönemde bile Türkiye'nin NATO üyesi olması hasebiyle, ülkeyi daha güvenli bir hale getirmek ve yönelebilecek balistik bir füze saldırısına karşı müdafaa etmek için yerleştirilen Patriot bataryalarının, tehlike bitmeyip, risk devam ettiği halde ABD ve Almanya tarafından teknik nedenler öne sürülerek kaldırılması ve Türkiye'nin yalnız bırakılması, bu kuruluşların Müslümanlar söz konusu olduğunda tepki ve yaklaşımlarının nasıl olduğunu yeterince gösteriyor.
Pekala, Avrupalılar sürekli olarak Haçlı zihniyetiyle hareket ederken Müslümanlar ne yapıyor?
Müslümanlar kendi aralarında siyasi, iktisadi ve askeri bir birliktelik sağlayamadıkları için zayıf düşüyor, parçalanmaktan kendilerini koruyamıyor. Zaten İslam dünyasında yaşanan tüm bu gelişmeler tamamen sahipsizlikten kaynaklanıyor. Avrupalı devletler kendi aralarında her türlü ittifak yapıp, küresel çapta koca bir askeri ordu kurarken, Müslüman Devletler meselenin ciddiyetini bile farkedemiyor?.
Yaşanan tüm bu gelişmelere karşılık, İslam dünyası daha neyi bekliyor, anlamakta mümkün değil? Esasında böylesi bir durumun ehemmiyetinin tam olarak anlaşılabilmesi bile Müslüman devletlerin birleşmesi için yeterli bir nedendir. Evrendeki tek doğru dinin mensuplarının bir araya gelememesi Müslümanlar açısından büyük bir kayıptır. Hatta bazı İslam ülkelerinin durumu daha da vahimdir. Bırakın dayanışma içinde beraber hareket etmeyi, cedelleşerek, kendi aralarında çatışmaktadırlar.
İslam Ülkeleri'nin çok vahim bir koma hali yaşadığı hakikattır. Teneşirde yatan bir meyyit gibi dünyada yaşanan gelişmelere karşı kayıtsız kalıp, reaksiyon vermeyerek, hadiselere karşı mukavemet geliştiremiyorlar. Onların bu sessizliğinden memnun olan Batı dünyası da durumdan vazife çıkarıp, eylem ve fiillerini gerçekleştirmede daha cesaretli davranıyor.
İslam Dünyası'nın birleşmesinin önünde duran en büyük engel ise hiç şüphesiz, mevcudu koruyup, statükoyu devam ettirebilmek için zenginliklerini Batıya peşkeş çeken, sırtını İslam düşmanlarına yaslayıp, onlara boyun eğen, halkının ve sağduyunun değil, sadece Batılıların sözünü dinleyen kukla diktatörlerdir.
Barış dini İslam'ın mensubu olan Müslümanlar, derin uykudan uyanmaz, gaflet ve cehalet sarmalından kurtulmaz, ivedilikli bir şekilde toparlanıp el ele vermezlerse gelişmeler İslam Dünyası için hiçte hayırlı olmayacaktır.
İşte burada asırlar boyu İslam dünyasına önderlik yaparak, hizmet eden ülkemize büyük iş ve görevler düşmektedir. Bu görev bilinci içinde, tarihsel misyonunu yeniden üstlenip İslam ülkelerini tek çatı altında toplamaya çalışmalıdır. Türkiye dışında bu işi yapabilecek başka bir İslam ülkesi de yoktur. Müslüman devletler kısa zaman da Avrupa Ordusu'na karşılık, alternatif bir ordu kurmalı, gelen tehlikeyi bertaraf etmelidirler. Aksi takdirde Müslüman ülkeler teker teker sömürge yapılacak, felaket kapıya dayanacaktır!..
Trend Haberler

DİKKAT, Cadde Trafiğe Kapatılıyor

Bartın'da dere taştı, köprü yıkıldı

Bartınlılar Ölümden Döndü

Dr. Yaşam Doruk PERVANE Göreve Başladı

Amatör maçta yürekler ağza geldi

Ağaca düşen yıldırım kamerada