ABD'de seçilen başkanların hepsi Yahudi lobisine muhtaç. Bu bakımdan ABD'nin Ortadoğu politikasını, çok güçlü olan İsrail Lobisi AIPAC şekillendiriyor. Seçim zamanında her zaman doğru ata oynayan Yahudiler, hem Cumhuriyetçileri hem de Demokratları destekleyerek, her durumda  yapılan seçimlerin galibi oluyorlar.

Trump'ın Yahudi olan damadı Kushner ve güçlü ailesi de, yönetim üzerinde derin bir etkiye sahip. Dolayısıyla Trump, seçim öncesinde gizli silahı olan damadına ve Yahudi Dünyası'na; "seçimi kazanırsam Kudüs'ü, İsrail'in başkenti yapacağım" vaadinde bulunmuştu. Şu an aldığı Kudüs kararıyla, hem geçmişte desteğini gördüğü lobiye borcunu eda ediyor, hem de lobinin desteğini tümden arkasına almış oluyor.

Hiç şüphesiz Kudüs sorununun temelinde, Tevrat'ta Musevilere vaat edilmiş olan topraklar yatmaktadır. Çünkü Kudüs, Yahudiler içinde kutsal bir şehirdir. Bu kudsiyet ve çıkarlarından mütevellid Amerika, Yahudilere, 1947 yılında İsrail'i, Filistin toprakları üzerinde kurdurtmuştu. Amerika 70 yıl sonra da, uluslararası hukuku ve İslam Dünyası'nı görmezden gelerek Kudüs'ü, İsrail'e başkent yaptırıyor.

İsrail, kurulduğu günden bu yana Filistin topraklarını kademe kademe, sokak sokak işgal ederek, katliamlar yaparak büyülttü. Hiçbir zaman kanun ve nizam tanımadı. Uluslararası kuruluşları hiçbir zaman ciddiye almadı. Birleşmiş Milletler'in kararlarını sürekli çiğnedi. Filistinli her aileden bir can aldı. Dünyayı onlara dar etti. Yapmadığı bir zulüm çeşidi bırakmadı. Milyonlarca Filistinliyi sürgün ettirip, hicrete zorladı. Bilhassa Gazze'yi; elektrik, su, ilaç gibi en temel ihtiyaç maddelerinden dahi mahrum bırakıp, işsizlik, açlık ve yoksulluk içinde açık bir cezaevine çevirdi.

Oysa inanan müminlerin kalbinde Kudüs'ün çok özel bir yeri vardır. El Aksa adanmışların haremi izzeti ve namusudur. Müslümanların ilk kalesi olan Kudüs'ü savunmak, Müslümanlık için gerçek bağımsızlığı savunmaktır. Çünkü inanan müminlerin eylemlerinin evrenselliği Kudüs'ten başlamaktadır. Bunun içinde Müslümanların El Aksa'ya sağlam bir duruşla sahip çıkmaları gerekir. 

İslam Dünyası'nın şimdi, önemli bir sınavdan geçtiğinin bilinmesi gerekir?..

Çünkü Amerika, İsrail'e sadece Kudüs'ü değil, aynı zamanda Ortadoğu'nun giriş anahtarlarını da veriyor. Trump'ın Birleşmiş Milletler'in kararını hiçe sayarak aldığı Kudüs kararına karşılık bir önlem alınmaz da, çaresizlik içinde gelişmeler seyredilirse, yakın zamanda İslam ülkeleri birer birer işgal edilmeye çalışılacaktır.

Artık İslam Dünyası'nın, batılıların işlediği bu cürumlara karşı ortak bir tavır almaları elzemdir. Çünkü tehlike çok büyüktür. 13 Aralık'ta İslam İşbirliği Teşkilatı'nın, İstanbul'da yapılacak zirvesinde alınacak kararlar arasında, İslam'ın askerlerinin ortaya çıkartılacağı tarih verilmediği sürece, yahut kurulacak yeni bir birliğin taslağı açıklanmadığı sürece, Amerika ve İsrail'e geri adım attırmak son derece zor olacaktır. Çünkü ABD ve İsrail, diplomasiden değil sadece güçten anlar...

Güç ise ancak işbirliği yapıldığı müddetçe sağlanabilir. 1.5 milyarlık İslam Dünyası, 57 farklı İslam ülkesiyle, 8.5 milyonluk İsrail'e söz geçiremiyorsa Müslümanlar yeterince güçlü değil demektir. Senkronize hareket edemeyince, yaptırım gücü hiç olmuyor. İslam ülkeleri kendi aralarında yüksek sesle konuşuyor belki ama, Amerika'ya söz söylemeye gelince, seslerinin volümü bile duyulmuyor?

Arap dünyası daha da karışık. Çünkü DNA'ları tam çözülemedi

Suudi Arabistan gibi Arap ülkeleri bir taraftan Haması terörist ilan ederken, diğer taraftan İsrail'le savaşmanın caiz olmadığı fetvasını verebiliyorlar? 

Bugün Kudüs'e ihanet ediyorlar, yarın da Mekke ve Medine'ye ihanet edebilirler?

Türk medyası ve Türkler; "Kudüs Müslümanlarındır" derken, Arap medyası ve Araplar; "Kudüs Araplarındır ve hep Arap kalacak" diyorlar?

İşgalci İsrail, Kudüs'ü başkent yapma planında muvaffak olursa, birçok Arap ülkesi, Amerikadan önce elçiliklerini Kudüs'e taşıyacaktır?

Arap liderleri, kutsal değerlerimiz değil sadece iktidarları ilgilendiriyor. Mağdur veya mazlum başka milletler bir yana, Suriyeli Arap kardeşlerine bile sahip çıkmıyorlar?

Dokunulan herşeyden ses geliyor ama teneşirde yatan meyyit gibi, Arap ülkelerinden bir türlü ses gelmiyor?...


İşte bu durum da bize, çözümün sadece Türkiye'nin güçlenmesiyle olabileceğini gösteriyor... Batılı'ların işlediği cerimelere karşı tek başına en yüksek perdeden tavır alan Türkiye, Filistin'le ilgili en samimi ülkedir. 

400 sene boyunca suhulet ve barış içinde idare ettiği Kudüs'e, Türkiye'den başka, barışı kim getirebilir, zulme kim dur diyebilir? 

Tek kutuplu yönetilen dünyada, Türkiye'den başka dengesizliği ve adaletsizliği kim giderebilir, İslam uygarlığını yeniden kim canlandırılabilir?