Bu yazımızda ülkelerin ve insanların belini büken ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulamayan bir konu olarak,Türkiye'de ve Dünya'da "işsizlik" kavramı üzerinde duracağız.
İşsizlik, işgücünde yer alan ancak iş bulamayan ve iş aramakta olan kişilerin oranını ifade eder. İşsizlik oranı, işsizlik sorununun büyüklüğünü ve ekonomik durumu yansıtması açısından önemli bir göstergedir.
İşsizlik oranı, 176 ülke sıralamasında 2022 yılında en yüksek değer yüzde 29,81 ile Güney Afrika'da, en düşük değer ise yüzde 0,09 ile Katar'da gerçekleşti.
Türkiye'nin işsizlik oranı ise 2022 yılında %10,3 olarak gerçekleşmiştir. Bu, Türkiye'yi 176 ülke arasında 44. sıraya yerleştirmektedir. İşsizlik oranı, bir ekonominin sağlığını gösteren önemli bir göstergedir. Yüksek işsizlik oranı, ekonomik durgunluk ve refahın azalması anlamına gelir.
"Yüksek işsizlik" toplumun dokusunda "yüksek enflasyon"da olduğu gibi, ciddi bozulmalara sebep olur.
İşsiz olan kişiler, kendilerini toplumdan dışlanmış hissedebilir ve bu da suça yönelmelerine neden olabilir. Ayrıca, işsizliğin artması, gelir dağılımındaki eşitsizliği artırarak sosyal gerilimi de yükseltir.
Siyasi açıdan, yüksek işsizlik oranı, hükümete olan güveni azaltır ve İşsiz nufus , hükümetlerden kendilerini desteklemelerini ve iş bulmalarına yardımcı olmalarını bekler. Bu beklentilerin karşılanmaması, hükümetlere yönelik öfke ve hayal kırıklığı yaratır.
Yine yüksek işsizlik oranı, insanların yaşam memnuniyetini olumsuz yönde etkiler ve işsiz olan kişiler, kendilerini daha stresli, endişeli ve mutsuz hissederler. Bu durum da, fiziksel ve ruhsal sağlık sorunlarına yol açar.
Türkiye'de işsizlik oranının son yıllarda arttığını biliyoruz. Bu durum,yukarıda sıraladığımız gibi, ekonomik, sosyal, siyasal ve yaşam memnuniyeti .... açısından önemli sorunlara neden olur. Bu olumsuz ortamın giderilmesi hükümetleri, işsizliği azaltmak için etkili politikalar geliştirmeye zorlar.