Gece saat 1:00 sularında başlamıştı her şey. Vatanı için nöbet tutan gözlerden biri daha kapanmıştı o vakit. İlk, annenin yüreği sızlamıştı evlat acısından; sonra eşlerin ve çocuklarının rüyalarına girdi o kahraman. "Ben gidiyorum . Ama beni öldü zannetmeyin" der gibiydi sanki. Sonra gece vakti açılan gözler, rüyanın verdiği sıkıntıyla tekrar kapandı.

Ve sabah açıldı tüm gözler. İlk haber duyulduğunda kopmuştu kıyamet. Ağıt yakan anneler, hayalleri yıkılan eşler, hiç bir şeyin farkında olmayan çocukları ve dağ gibi babaların sızlayan yürekleri...

Hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı artık. Ne o annenin evladı geri gelecek, ne de babanın tavsiye vereceği bir sağ kolu olacak... O dağ gibi şehidin eşiyse kimsenin omzuna yaslanıp ağlayamayacak artık ve o daha küçücük çocuklarının gözlerine baktıkça hayal kuracak...

***

Aslında bugünü dünden ayıran en büyük olay; dün gülen gözlerin bugün yaş dökmesidir. Bunun dışında ülke olarak dünü bugünden ayıran önemli sayabileceğimiz bir durum söz konusu değil. Çeyrek asırdan beri uğraştığımız şu terör belasından bir türlü kurtulabilmiş değiliz. Manidardır; son zamanlarda ülkemiz silah sanayinin ulaştığı seviyeden sürekli bahseder olduk. Yapılan yeniliklerden, üretilen cihazlardan ve geliştirilen teçhizatlardan... Demokratik açılımdan ve sınır karakollarındaki fiziki ve sistemsel değişikliklerden bahsetmiyorum bile... Sonuç; 24 şehit ve 18 yaralı.

Şimdi ben sormadan edemiyorum; Biz yıllardan beri terör olgusuyla mücadele eden bir ülke olarak, niye hala bu kadar şehit veriyoruz? Tüm terör kamplarının tespit edildiği kamuoyunca bilinen bir gerçek. O yerlere göklere sığdıramadığımız TSK neyi bekliyor? Niçin bekliyor?

Eğer terör meselesi için yok bu işin ardında İsrail var, yok efendim ABD var diye söze başlarsınız sadece bahane üretmiş olursunuz. Bahane olur diyorum çünkü; tüm batılı devletlerin karşısında olduğu o İran'ın bugünlerde PJAK'ı bitirmek üzere olduğu tüm kamuoyunda tartışılan bir konu. İran'ın mücadelesini başarılı kılan en önemli olgulardan biri de teröre karşı ani ve topyekun bir mücadeledir. Bunu siyasilerimizin akıllarında tutmasında yarar var. Öyle bir iki F-16'nın Kandil'e bomba sallamasıyla olacak bir iş değil bu.

Cumhurbaşkanımızın cumhuriyet tarihinde teröre karşı ilk defa "intikam" kelimesini kullanması da düşündürücüdür. Sonucu hep beraber bekleyip göreceğiz.

Üstadın dediği gibi;

" Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte !
Ölsek de sevinin, eve dönsek de !
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte !
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir !
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir ! "

[ Necip Fazıl KISAKÜREK ]