HANGİŞİ'nin yaptığı basın açıklaması:
BAKAN İSMET YILMAZ MEB’İ PARALEL ÇETELERDEN TEMİZLEMELİDİR
2015-2016 Eğitim-Öğretim Yılı öğrenciler açısından bugün sona eriyor. Bu eğitim-öğretim yılı başladığında Türkiye 1 Kasım seçimlerine hazırlanıyordu. Eğitimciler, seçimlerin ardından yeni kurulacak hükümet ile birlikte eğitimde beklenen değişimin, dönüşümün yaşanmasını umut ediyordu. Ancak aradan geçen süre zarfında eğitimde olumlu yönde bir gelişme yaşanmadığı görüldü. 1 Kasım seçimlerinin ardından Nabi Avcı ve ekibi yerini muhafaza ederken; eleştirdiğimiz, yanlış gördüğümüz, eğitime, eğitimcilere zarar verdiğine inandığımız hususlarda Bakanlığın düzeltici adımlar atmadığına hep birlikte tanıklık ettik. Son olarak Kabine’de bir değişikliğe gidildi ve Avcı görevini İsmet Yılmaz’a devretti. Öncelikle Sayın Yılmaz’a bir kez daha görevinde başarılar diliyoruz. Umuyoruz ki; Bakan Yılmaz dönemi, eğitimdeki sendikal görünümlü paralel yapılanmayı, ikircikli anlayışları, torpili, yandaş furyasını, baskıyı, ötekileştirmeyi sona erdirir ve bu dönemde eğitimin asıl meselelerine çözüm üretilir. Taşra teşkilatı paralel bir yandaş sendikanın adeta eline teslim edilmiştir, eğitim çalışanları baskıya, tehdide, şantaja maruz kalmıştır. Bu paralel çetelerin işaret ettiği isimler ya makamlara getirilmekte ya da yerlerinden edilmektedir. Bunlar sayesinde MEB’de kariyer, liyakat, ehliyet kavramlarının içi boşaltılmıştır. Dolayısıyla okullarda kalite hızla düşmektedir. Öncelikle bundan kurtulmak, eğitimi paralelcilerin değil, Bakan’ın yönetmesini sağlamak son derece önemlidir.
OKUL YÖNETİCİLİĞİNDE TORPİLİN ARDI ARKASI KESİLMİYOR
Eğitimimiz ne çektiyse torpille makamlara getirilen insanlardan, ayrımcılıktan, adam kayırmacılıktan çekti. Son olarak, başarılarıyla okullarından söz ettiren okul yöneticileri bir gecede koltuklarından edildi, yerlerine kula kulluk yapan, biat kelimesini hayatının anlamı yapan, candaş, yandaş ordusu getirildi. O günden bugüne okullarımız iyi yönetilmiyor, çalışanlar arasında ayrımcılık yapılıyor, başarı yerini başarısızlığa bırakıyor.
Öte yandan haksız yere görevlerinden alınan okul yöneticilerinin açtığı davalar da bir bir sonuçlanıyor. Yargı kararları okul yöneticilerinin lehine çıkmasına rağmen Milli Eğitim Bakanlığı bu kararları uygulamamakta diretiyor.
Tüm kamuoyu bilmelidir ki; okul yönetici görevlendirmelerinde Türk Eğitim-Sen dün ve bugün de sınav istemiştir, yarın da sınav isteyecektir. Yandaşlarının görevlendirilmesi için her türlü kirli tezgahı yürütenler, sınava karşı çıkanlar amaçlarına ulaşamayacaktır. Türk Eğitim-Sen olarak sınav talebimizden vazgeçmemiz mümkün değildir. Bizim bu kazanımdan vazgeçmemiz imkânsızdır. Torpilin önünde dimdik durmanın tek yolu yazılı sınavdır.
Okul müdürlüğü görevlendirmelerinde sözlü sınav uygulaması devam etmektedir. Sözlü sınavlar tamamlanmış, MEB’de torpil torpili kovalamıştır. Yandaş, paralel sendikanın belirlediği isimlere yüksek puanlar verilmiş, bu fütursuzluğa Bakanlığın bürokratları sessiz kalmıştır. Ahlaksızlığın zirve yaptığı bu dönemde çiçeği burnunda Bakan İsmet Yılmaz hukukun çiğnenmesine müsaade etmemelidir. Sayın Yılmaz’ın her konuda yargı kararlarına uyması, bu doğrultuda görevlendirmeler yapması ve yeni mağdurlar yaratmaması eğitimcilerin en büyük talebidir.
AĞUSTOS AYINDA ÖĞRETMEN ATAMASI YAPILMAYACAĞINI SÖYLEMEK BU ÜLKEYE İHANETTİR
Öğretmen atamalarının yetersizliği her eğitim-öğretim yılının en önemli sorunlardan birisidir. Bilindiği üzere sendikamızın yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de ücretli öğretmen sayısı 73 ilde 70 bin 293’e ulaşmıştır. Bu rakam ülkenin ücretli öğretmen cennetine döndüğünü göstermektedir. Dolayısıyla bu kadar çok ücretli öğretmenin görev yaptığı ülkemizde öğretmen açığının hangi boyutlarda olduğunu tahmin etmek zor değildir. Buna rağmen hem Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz hem de MEB Müsteşarı Yusuf Tekin Ağustos ayında öğretmen ataması yapmayacaklarını söylemiştir.
Bakan Yılmaz’ın, Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturduğu ilk günlerde Ağustos ayında öğretmen ataması yapılmayacağını açıklaması hem gecesini gündüzüne katarak çalışan, emek veren, yıllarca öğretmen olarak atanmak için bekleyen 350 bin öğretmene haksızlıktır hem de öğretmen bekleyen, kaliteli, verimli eğitim almak isteyen ülkemiz çocuklarına bir ihanettir.
ÖĞRETMENLERİN KALİTE PROBLEMİ YOKTUR; TORPİL İLE YAPILAN YÖNETİCİ ATAMALARI, ADAM KAYIRMACILIK, YANDAŞ TUTUMLAR NEDENİYLE EĞİTİM YÖNETİMİNİN KALİTE PROBLEMİ VARDIR
Eğitimizdeki sorunlar elbette yukarıda saydığımız konularla sınırlı değildir. Kalabalık sınıflar, devlet okullarına yeterli miktarda ödenek ayrılmaması ve bundan dolayı kırık camı, sırası, lavabosu, tuvaleti olan, kütüphane ve laboratuvardan yoksun okulların sayısının fazla olması, hizmetli yetersizliği nedeniyle okullarımızın hijyenik olmaması, devlet okulları yerine özel okullara teşvik verilmesi, öğretmenlerin itibarının ayaklar altına alınması, öğretmenlere yönelik şiddetin önüne geçilememesi, eğitimde kalite problemi yaşanması, okullaşma oranlarının yüzde 100 düzeyine ulaşamaması da eğitimin diğer önemli sorunlarındandır.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğiz; öğretmenlerin kalite problemi olduğunu düşünenler, öğretmenlerden kaynaklı olmayan tüm bu sorunları nasıl görmezden gelmektedir? Dolayısıyla Bakan Yılmaz’ın daha koltuğuna yerleşmemişken öğretmenlerin kalitesinin artmasına ilişkin diye getirdiği söylemini Türk Eğitim-Sen olarak kınıyoruz. Bu açıklama şık olmamış ve öğretmenlerimizi yaralamıştır. Bakan Yılmaz bu açıklamasıyla dolaylı olarak öğretmenlerin kalitesiz olduğunu ima etmiştir. Öğretmenlerimiz yaklaşık 2 milyon öğrenci arasından üniversite kazanarak eğitim fakültelerine giren, burada 5 yıl dirsek çürüterek, KPSS’ye girerek, kısacası bileğinin hakkıyla öğretmen olmuştur. Öğretmenlerin kalite problemi yoktur; okulların fiziki ve ödenek yetersizliği problemi vardır, sınıfların kabalık olması, öğretmen açığı, ücretli öğretmen istihdamı, fırsat eşitsizliği, torpil ile yapılan yönetici atamaları, adam kayırmacılık, yandaş tutumlar nedeniyle eğitimin ve eğitim yönetiminin kalite problemi vardır.
EĞİTİMCİLER HAK ETTİĞİ KONUMA NE ZAMAN ULAŞACAK?
Öğretmenleri, eğitim çalışanlarını ekonomik yönden tatmin etmek, onların ekonomik kayba uğramamasını sağlamak eğitimde verimi ve başarıyı sağlamak adına çok önemlidir. Kafasında ekonomik problemler olan, ay sonunu nasıl getireceğini düşünen, borcu borçla kapatan eğitimciler öğrencilerine verimli olamaz. Yapılan araştırmalar Türkiye ile OECD ülkeleri arasında öğretmen maaşları açısından derin farklar olduğunu ortaya koymaktadır.
Sadece öğretmenlerimiz değil, memur, hizmetli, daktilograf, teknisyen v.b. tüm eğitim çalışanları ekonomik yönden sıkıntı içerisindedir. Diğer yandan yardımcı hizmetler sınıfında görev tanımı yapılmadığı için bu insanlar angarya işleri de yapmak durumunda kalmaktadır. Dolayısıyla Yardımcı Hizmetler Sınıfının görev tanımı mutlaka yapılmalı, bu insanların yükü azaltılmalıdır. Ayrıca her yıl eğitim-öğretim yılı başında ödenen “Eğitim-Öğretime Hazırlık Ödeneği”; brüt bir maaş tutarında ve hizmet sınıfı ayrımı yapılmadan, personelin tamamına ödenmelidir. Yardımcı Hizmetler sınıfında yer alanlar ek gösterge de alamamaktadır. Talebimiz; öğretmenlerin ek göstergelerinin 3600’e yükseltilmesi, tüm kamu görevlilerinin ek göstergelerinin 800 puan artırılması ve yardımcı hizmetler sınıfına da ek gösterge verilmesidir.
Öte yandan;
Hatırlanacağı üzere MEB geçen eğitim-öğretim yılında diplomaya dayalı alan değişikliği yapmamış, bununla ilgili beklentisi olan öğretmenleri hayal kırıklığına uğratmıştır. Dolayısıyla MEB bu yaz diplomaya bağlı alan değişikliğini mutlaka yapmalıdır.
MEB il içi sıraları ikinci kez çalıştırmalıdır. Sıraların çalıştırılmasıyla il içinde oluşacak yer değişikliklerinden oluşan boş normlara eğitim kurumlarına yer değiştirebilecek ve açık normlar hakkaniyete uygun olarak doldurulacaktır.
Aile bütünlüğü önemsenmeli ve eş durumu özrü bulunan tüm öğretmenlerimiz aileleriyle birleştirilmelidir. İller arası tayinlerde yeterli kontenjan açılmalıdır. Mahrumiyet bölgelerinde çakılı kalmak bu öğretmenlerimizin kaderi olmamalıdır. İl içi özür tayinleri yapılmadığı için aynı ilin birbirinin yüzlerce kilometre uzak ilçelerinde görev yapan eşlerin tayin sorunu da çözülmelidir.
Uzman öğretmenlik, başöğretmenlik konusunda kıdeme dayalı bir düzenleme yapılmalıdır.
Tıpkı geçen yıl olduğu gibi öğretmenler seminer çalışmalarını istedikleri yerde yapabilmelidir. Bu konuda her yıl farklı bir uygulama yapılmamalı, bu düzenleme yönetmelik maddesi haline getirilmelidir.
Öğretmenlere iller arası rotasyon getirileceğine ilişkin haberler gündemdedir. Sendika olarak gerek il içi gerekse iller arası rotasyona karşı olduğumuzu her fırsatta dile getirmiştik. 950 bin öğretmeni yerinden yurdundan edecek, kurulu düzenini bozacak, göçe zorlayacak, böylesine ucube bir uygulama eğitimciler nezdinde asla kabul görmez. Dolayısıyla Bakan Yılmaz’ın bu haberlere açıklık getirmesi ve rotasyon olmayacağını açıklaması gerekmektedir. Şu anda çok tedirginlik yaşayan öğretmenler Bakan’ın ağzından bu açıklamayı duymayı beklemektedir.
Biz eğitimciler olarak 2015-2016 Eğitim-Öğretim Yılından umduğumuzu bulamadık. Umuyoruz ki; 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı tüm eğitim camiası için sorunların nispeten azaldığı, eğitimin hedeflerine ulaştığı, eğitimcilerin hak kayıpları yaşamadığı bir yıl olur. Türk Eğitim-Sen olarak tüm eğitim çalışanlarımıza, öğretmenlerimize, öğrencilerimize iyi tatiller diliyoruz, üniversite sınavına girecek öğrencilerimize başarılar diliyoruz. Ayrıca tüm milletimizin mübarek Ramazan Bayramını da kutluyor, bu bayramın ülkemize ve milletimize huzur, barış getirmesini temenni ediyoruz.