Bartın'da Kimtaş AŞ'nin Bartın Boğaz mevkiinde açmak istediği iki kalker ocağıyla ilgili olarak yapılan iki ÇED halkın katılımından birincisinde yöre halkı bu tesislerin neden yapılamayacağını anlattı, öğleden sonra yapılacak olan ikincisinde de toplantıyı yaptırmadı.
Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi ve Bartın Eğitim ve Kültür Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmiş, 86973 ve 86974 Nolu Kalker Ocağı Projeleri ÇED Komisyonu Başkanlığına sunduğu o rapor:
Bartın Irmağının çevresinde faaliyet gösteren altı farklı maden ocağının yarattığı ekolojik yıkımlar devam ederken, aynı yerde dört yeni maden ocağı kurulmak isteniyor. Bartın Aladağ mahallesiyle Gürgenpınarı köyü arasında Bartın Çimentoya ait silt taşı ocağı, Saraylı Köyü ile Gürgenpınarıköyleri arasında Alagözler AŞ’ye ait kalker ocağı ve Topluca köyü Boğaz Mahallesinde Kimtaş’a ait bu iki kalker ocağı. Bu maden sahalarının “ilk aşamada toplamda 219 hektar doğal orman ekosistemini yok edeceği” ÇED başvuru dosyalarında yazıyor.
Bu ocaklardan biri Bartın Çimentoya silt taşı hammaddesi sağlamak için mevcut ocağın yanına kurulmak isteniyor. Bartın Çimentoya ait silt taşı ocağı için hazırlanan ÇED başvuru dosyasında; mevcut silt taşı ocağında 27 kg/atım dinamit patlatılırken, talep edilen yeni alanda 97 kg/atım dinamit patlatılacağı belirtiliyor. Yani çimento fabrikasına ait yeni silk taşı ocağında şu an patlatılan dinamitin dört katı patlatılacak. Yerleşimlere bu kadar yakın olan bir yerde, bu patlamaların yaratacağı sorunlar hesaba katılıyor mu?
Alagözler AŞ’nin Saraylı ve Gürgenpınarı köylerindeki mevcut kalker ocağının tam yanında yeni açacağı kalker ocağında 118, 6 hektar orman ekosistemi yok edilecek. Bu maden ocağında günde 10.000 ton kalker üretmeyi hedefleyen Alagözler AŞ, bu kalkeri taşımak için kullanacağı 30 tonluk kamyonlarla Bartın trafiğinde günde 333 sefer yapacak. Artık ağır trafik yükünü kaldıramayan Bartın’da haftanın her günü oluşacak bu kamyon-tır yoğunluğunun şehirde yapacağı gürültü ve hava kirliliğinin boyutları, ya da artacak trafik yükünün neden olacağı trafik kazaları, yaralanmalar veya ölümler hiç düşünüldü mü?
Alandaki mevcut ve yapılması planlanan bütün maden işletmeleri düşünüldüğünde bu işletmelerin bütün olarak patlatacağı dinamit miktarı, yaratacağı gürültü, etkileyeceği nüfus ve yer altı suları hesaba katılmış mıdır? Ya da Bartın Irmağı’nın hemen üstünde yapılmak istenen Kimtaş’a ait bu iki kalker ocağının Bartın limanını ve orada bulunan denizaltı tünellerini nasıl etkileyeceğini bilen var mı?
Aynı anda ÇED süreçleri başlatılan bu maden sahaları, birbirine çok yakın alanlarda bulunmaktadır. Bu projelerde ÇED süreçleri ayrı ayrı uygulanacaktır. Oysa daha önce aynı yerde faaliyet gösteren 6 farklı maden ocağı ile yeni başlayacak olan bu 4 farklı maden ocağının çevresel etkilerinin kümülatif olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bunun yanında Kimtaş’a ait bu iki kireç fabrikasına hammadde sağlamak için 6 kilometre ötedeki Bartın boğaz mevkiindeki kalker ocağından hammadde getirilmeye çalışılırken, kireç fabrikasının hemen yanında bir başka şirkete (Alagözler AŞ.), Kimtaş Barkisan kireç fabrikasının ihtiyacının çok üzerinde kalker çıkarma izni verilmesi toplumsal planlama anlayışına uygun değildir.
Belçikalı Carmeuse Grup’a ait olan Kimtaş’ın Türkiye’deki altı kireç fabrikasından biri olan Barkisan kireç fabrikasına hammadde sağlamak için Bartın Boğaz mevkiinde, Bartın Limanının hemen üstünde iki farklı kalker ocağı açılmak istenmektedir. Bu kalker ocaklarının biri 67,55 hektar, diğeri de 12,55 hektar olmak üzere toplam 80,1 hektar orman ekosistemini yok edecektir. Senede 950 biner ton olmak üzere toplam 1 milyon 900 bin ton kalker üretilmesi hedeflenen bu maden ocaklarında günde 5205 ton kalker üretilecektir. Bu kalkerin 6 kilometre ötedeki kireç fabrikasına taşınması için bir günde 30 ton ağırlığında 175 kamyon veya tırın Bartın-Liman ve Bartın İnkumu karayolunda sefer yapması gerekecektir. Haliyle bunca kamyonun trafikte yaratacağı yoğunluk ulaşım güvenliğini tehlikeye atacaktır. Burada gözden kaçmaması gereken önemli husus bu iki kalker ocağında yapılması planlanan yıllık 1 milyon 900 bin ton kalker üretiminin Barkisan Kireç Fabrikası’nın yıllık hammadde ihtiyacının çok üzerinde olmasıdır. Çünkü Kimtaş’a ait Barkisan Kireç Fabrikasının ocaktan çıkarılması gereken yıllık tüvenan kalker ihtiyacı sadece 450 bin tondur. Yani Kimtaş’a ait bu iki kalker ocağı projesinde yılda üretilecek 1 milyon 900 bin ton kalkerin dörtte birinden daha azdır. ÇED başvuru dosyasında yer alan “Sahadan üretilecek kalker cevheri piyasa talebi oluşması durumunda tüvenan olarak da satışa sunulacaktır.” ibaresi de Belçikalı şirketin kireç fabrikasının hammadde ihtiyacını karşılamayı yeterli görmeyip, piyasaya da kalker satmak için Bartın’ın doğasına azami ölçüde zarar vermekte beis görmediğin göstergesidir. Yani şirket karını maksimum kılarak Belçika’ya transfer edeceği para miktarını arttırmak istemektedir.
Eğer şirket samimi olsaydı Bartın Topluca Köyü Boğaz mahallesinde açmak istediği bu iki kalker ocağı yerine diğer alternatifleri gündemine alırdı. Çünkü yaptığı ÇED başvurusuyla aynı anda Alagözler AŞ. tarafından da Saraylı ve Gürgenpınarı köyleri sınırları içinde bir kalker ocağı kurmak için ÇED başvurusunda bulunulmuştur. Alagözler AŞ.’nin açmak istediği bu ocakta yılda 3 milyon ton, günde ise 10 bin ton kalker üretilmesi planlanmaktadır. Üretilen bu kalkerin nereye taşınacağı veya satılacağı belli değildir. Fakat bu kalkerin taşınması için 30 ton kapasiteli kamyonlarla günde 333 sefer yapılacağı projenin ÇED başvuru dosyasında yazmaktadır. Bu kamyonlar Bartın şehir merkezinden geçmek zorundadır. Bu kadar çok sayıdaki kamyonun Bartın şehir trafiğini felce uğratması ve kaza riskini arttırması muhtemeldir.
İşin esas tarafına bakılırsa Alagözler AŞ.’nin açmak istediği kalker ocağı Barkisan Kireç Fabrikasının hemen yanındadır. Kireç fabrikası hammaddesini Topluca Köyü Boğaz mahallesindeki iki kalker ocağından değil de, Alagözler AŞ’nin başvuru yaptığı bu kalker sahasından aldığı takdirde her gün için toplamda 508 kamyonun şehir trafiğine girmesine gerek kalmayacaktır. Üstelik bu kalker ocağından kireç fabrikasına açılacak direkt bir yolla veya konveyör hattıyla kireç fabrikasın hammadde ihtiyacı daha az masrafla karşılanabilecektir.
Burada dikkat edilmesi gereken önemli husus, yöredeki çimento ve kireç fabrikalarının, kendilerine hammadde sağlamak isterken yöre ormanlarını da yok ediyor olmasıdır. Bu durum bu kadar açıkken bu fabrikaların kapasite arttırmasına, yetkililer tarafından izin verilmesi Bartın ilinin planlanmasındaki başıbozukluğun göstergesidir. Tamam bu fabrikalar yöre insanına iş vermektedir. Fakat bu fabrikalar diğer yandan doğaya zarar vermekte, yöre insanının sağlığını olumsuz etkilemekte ve yaşam standartlarını da bozmaktadır. Etrafa yoğun miktarda toz yayılması, dinamit ve araçlardan kaynaklanan gürültü, orman ekosistemlerinin yok edilmesi, yer üstü ve yeraltı sularının zarar görmesi, trafik yoğunluğunun artması vb. birçok olumsuz etkiye neden olan bu ocakların Bartın Irmağı etrafında açılmasına artık izin verilmemelidir. Bartın Çimento ve Kimtaş’a ait kireç fabrikası için yörenin doğasına ve insan sağlığına daha az zarar verecek alternatif hammadde kaynakları seçilmelidir. Bunu yaparken de, her bir ÇED başvurusu için ayrı ayrı ÇED süreçleri işletmek yerine, mevcut ve yeni yapılmak istenen maden ocaklarının etkilerini de birlikte değerlendirecek kümülatif etkiyi hesaplayan ÇED süreçlerinin işletilmesi gerekmektedir.