Nurhayat Sütlü. Gidenlerin ardından bir acı sızı kalır bize. Bu topraklar sevdiğinden candan, canandan ayrılmayı iyi bilir. Boynu bükük kalırız. Belediye hoparlöründen yapılan anonslarda bazen tanıdık, kimi ailemizden, kimi mahallemizden insanların ölüm haberlerini alırız. Gidenler sonsuzluk ülkesinden bize bakar. Bartın’dan bir yıldız kaydı. Işığımızı kaybettik. Nurhayat Sütlü sıra dışı yaşamında bir gökkuşağı misali gökyüzümü sardı. Zamansız bir şekilde ‘’kanser’’ belasına yenik düştü. Diyarbakır’dan, Ankara’ya, İstanbul’a kadar birçok platformda "Kadına yönelik şiddet’’ başta olmak üzere çocuk istismarı, toplumda yaşanan şiddet olmak üzere insan hakları üzerine birçok çalışma yaptı. Bartın kamuoyu onu sosyal alanda yaptığı birçok etkinliğin yan sıra köşe yazıları ile tanıdı. ANAÇ yüreği ile bu kentte gülümsedi. Bartın’da yaşanan bir çok olumsuzluklara hem bilimsel bir gözle, hem de halk gözüyle baktı. Tıpkı Karadeniz gibiydi Nurhayat Sütlü bazen inadına hırçın, bazen durgun ve yalın. Kadınlara, çocuklara, insanlığa karşı yapılan haksızlığa yüksek sesle sesini yükseltti. Bu hayattan bir yıldız misali bir kadın geldi geçti. Nurhayat Sütlü bu kentte ayak izlerin var hala.
OCAK AYI ‘’KARA’’KIŞ
Ocak ayında çişsek bir yağmur yağar bu kentte, ardından gelecek bembeyaz bir kışa göz kırparak. Dört bir yanı senle kaplıdır bu kent hala. Senin seslenişi var kulaklarda. Haksızlığa, yanlış gidenlere karşı dik duruşun var bu kentte. Mağdura, ezilmişe, sesini duyuramayana sen ses verirdin. Bu toplumda kadın olarak ‘’bizimde adımız var’ ’dedin hem de yüksek sesle. Yüzünde insan olmanın gülüşünü hiç eksik etmedin. Tüm insanları ve güzellikleri anne yüreğiyle sevdin. Biz sende azimli olmayı ve pes etmemeyi gördük. Hayatına iki üniversite sığdırdın. Sırf insanlara daha faydalı olmak için hukuk fakültesine gidip avukat oldun. Düşlerini gerçek bir davaya yazdın. Hayat mahkemen oldu, keder hakim, Felek iddia makamı, sen ise insanlık adına avukattın. Yüksek sesle yaptın insanlık adına savunmanı da kararı mahşere bıraktın. Gidişin zamansız ve ani oldu Nurhayat abla.
YÂD EDERİZ DOST MECLİSLERİNDE
Kara haber tez geldi bize, ilk önce kanser olduğunu duyduk.Nurhayat hanım bu dedik, pabuç bırakmaz kansere, sonrasında kara yazgına ağladık.2011 yılı senle dopluydu, yeni yıla sensiz girdik.2012 sensiz hiç sevemedik. Şimdi o sonsuzluk ülkesinden bakarsın bize, yine o yüzünden eksilmeyen gülüşünle gülüşün biliriz kıskandırır melekleri. Bartın’dayız şimdi bir Ocak akşamında. Haber bültenlerinde yağış ve fırtına haberleri var. Sensizliğin fırtınası koptu içimizde. Eğer duyarsan feryadımızı sonsuz diyarlardan ses ver bize dua tadında. Gözleri gül bakışlı insan, yüreğinde şefkati yaşattın ömrünce. Susmadın, dilinle, kaleminle feryat ettin haksızlığa karşı, dilsiz şeytan olmadın.
HER ÖLÜM BİR AYRILIK DEĞİLDİR
İnsanlar doğarlar, yaşarlar, ölürler. Âmâ her ölüm bir ayrılık değildir. Bazı insanlar rüzgârın önündeki yapraklar misali savrulur bu hayatta adları sanları anılmaz. Âmâ öyle insanlar vardır ki bu Dünya’ya imzalarını atarlar. Sanatçılar, yazarlar bunların en başta gelenleridir. Dünya tarihinde günümüze ulaşan eserler hep bir sanatçı ve yazarın elinden çıkmıştır. Aynı şekilde kentlerde öyledir. Bartın’ın dört bir yanındaki tarihi eserler hep bir usta elin eseridir.Nurhayat Sütlü hanım yüreği ve kalemi ile bu kentte eserler bıraktı. Kadınlarımıza onurlu olma mücadelesini insanlık adına verdi.Nurhayat abla bu kentte hala ayak izlerin var.
Ey güzel yürekli kadın
Her kara yazgıyı kader sanma
Öyle bir şeydir ki yaşam
Önce düş gördürür, sonra kâbus
Sonra bir NUR yüzlü HAYAT gelir
Sana bana bize dair korkma artık
Kâbuslarını cennet bahçesine çevirir
GÜNGÖR YAVUZASLAN’ zamanın biri, BARTIN