Yemen’e hicret eden sahabi kimdi?

Hak ve hakikati muhtaç sinelere duyurma adına Yemen’e gidilmesi gerekiyordu.



Efendimiz yanında bulunan sahabilere, “Yemen’e kim gitmek ister?” buyurduğunda öne atılıp “Ben giderim.” demiş ve Resulullah özlemini içine bastırarak hicret yurdu Yemen’e gitmişti.



İçinizden hanginiz Yemen’e gider?



İslâm’ın değişik ülkelere yayılması için büyük fedakârlıklara ihtiyaç vardı. Yüzlerce hatta binlerce Sahabi Medine’den başka ülkelere severek koşmuşlardı. Bu işler çok büyük yürek istiyordu. Bu yüreği büyük olanlardan biri de, Hz. Muaz b. Cebel’di (r.a.). O Mekke, Medine, Şam, Yemen ve Filistin’e kadar gitmiş oralarda halka Kur’an’ı ve İslâm’ı öğretmişti.



Yemen hükümdarı, İslâm’ı öğrenmek ve Müslüman olduklarını bildirmek maksadıyla Peygamberimize elçiler göndermişti. İlim, edep ve nezaketin kaynağı Allah Resulü (s.a.s.) ashabına bu konuyu açtı. O (s.a.s.) inci, mercan sözleriyle şöyle buyurdu:



“İçinizden hanginiz Yemen’e gider?” buyurdu.

Hz. Ebu Bekir (r.a.): “Ben giderim Ya Resulullah.” dedi.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) tekrar: “Hanginiz Yemen’e gider?” diye sordu.

Bu sefer Hz. Ömer (r.a.): “Ben giderim Ya Resulullah.” dedi.

Bir zaman sonra tekrar: “İçinizden Yemen’e kim gider.” buyurunca Muaz b. Cebel (r.a.) ayağa kalktı ve: “Ya Resulullah! Ben giderim.” dedi.

Peygamberimiz: “Ey Muaz bu görev senindir.” buyurdu.



MAZLUMUN AHINI ALMAKTAN ÇEKİN!



Sarığını Muaz b. Cebel’in (r.a.) başına sardı. Peygamberimiz, Hz. Muaz’ı uğurlarken bir miktar beraber yürüdü ve ona: “Muaz! Sen ehli kitap bir kavimle karşılaşacaksın, onların yanına vardığında, önce onlara Allah’tan başka ilah olmadığına ve onlara Muhammed’in (s.a.s.) onun kulu ve elçisi olduğuna onları davet et. Eğer bunu kabul ederlerse onlara, Allah’ın beş vakit namazı farz kıldığını haber ver. Bunu da yaptıklarında zekât emrini bildir. Bunu da benimserlerse, sakın malların en iyilerini seçme. Mazlumun ahını almaktan çekin. Çünkü onun ahı ile Allah arasında bir engel yoktur. ”



Muaz b. Cebel (r.a.) yola çıkmadan önce Resulullah’tan (s.a.s.) feyizlenmek istiyordu: “Ya Resulullah bana tavsiyede bulun.” diye bir istekte bulundu. Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle bir tavsiyede bulundu:

“Her ne vakit ve nerede olursan ol Allah’tan kork. Günah işlediğinde hemen arkasından sana sevap kazandıracak bir iş yap ki onu yok etsin. İnsanlara da güzel bir şekilde muamelede bulun.”



Peygamber Efendimiz (s.a.s.) Muaz b. Cebel’den (r.a.) ayrılmadan önce onun kalbini hicrana sevk edecek bir haberde bulundu. Bu bütün kâinatı hicrana sevk edecek bir haberdi: “Ey Muaz, şüphesiz bundan böyle benimle artık buluşamayacaksın. Belki de dönüşte şu mescide ve kabrime uğrayacaksın.” buyurdu.



BEN SENİ ALLAH İÇİN SEVİYORUM!



Bunun üzerine Muaz b. Cebel’in (r.a.) gözlerinden yaşlar sağanak halinde boşalmaya başlamıştı. Peygamberimiz (s.a.s.) ağlamaması için onu teselli etti. Sonra da bir birlerinden ayrıldılar. Bu ayrılığa bile bile tahammül etmek kadar zor bir şey olmasa gerek. Herkesin Resulullah ile beraber olmak için can attığı bir zamanda Muaz b. Cebel (r.a.) bu büyük fedakârlığı yapmış, ayrılık hicranını sinesine gömmüştü.



Muaz b. Cebel (r.a.) geceleri gece namazına devam eder, ellerini açarak şöyle yalvarırdı: “Allah’ım, gözler uyudu, yıldızlar battı. Sen ise Hayy ve Kayyumsun. Ya Rabbi! Cennet isteğinde güçsüzüm. Cehennemden kaçışım kaçış değil. Bana hidayet nasip et. Sen vadinde sadıksın Allah’ım.”



Muaz b. Cebel (ra) anlatıyor: “Resulullah bir gün benimle karşılaştı ve: ‘Ey Muaz, ben seni Allah için seviyorum’ dedi. Ben de: ‘Ben de vallahi Ey Allah’ın Resulü, seni Allah için seviyorum’ dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu:



‘Sana, her namazın arkasından okuyacağın bazı şeyler öğreteyim mi? Bunlar: ‘Rabbi einni ala zikrike ve şükrike ve hüsni ibadetik - Ey Rabbim! Bana seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmek konusunda yardımcı ol.’”



BİR NÜKTE



Başkasını kendinden küçük görme



Halkın sana karşı olan teveccühünü -haklı dahi olsa- bir büyüklük emâresi sayıp hüsn-ü zannın verdiği makamlara bel bağlamamalısın. Ve hele başkalarını kendinden küçük görme gibi bir görgüsüzlüğe katiyen düşmemelisin! Zira Allah katındaki kıymet ve değer, ruh safveti ve gönül yüceliğine göredir. Cismaniyete değer vererek, etin kemiğin altında kalıp ezilmek ne acı bir talihsizliktir..! Büyüklere karşı hürmet hissi bir esas olsa bile, ona talip olmamak gerektir.



BİR HATIRLATMA



Kul hakkını telâfi yolu nasıl olmalıdır?



Dinimizde esas itibariyle bir Allah hakkı, bir de kul hakkı vardır. Allah hakkı, her insanın Rabbine karşı yapması gereken kulluk vazifeleridir. Kişi, bu hususta yaptığı bir kusur, günah ve eksiklikten dolayı Allah’a yalvarır, tövbe istiğfar ederek affını diler. Fakat kul hakkı öyle değildir. Onun bir tek telâfisi vardır, o da haksızlığa uğrayan, hukuku zayi olan kişiyle bizzat görüşüp özür beyan etmek, helâllik dilemekle birlikte maddi bir kaybı varsa telâfisine gitmektir.



Bir hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyururlar: “Bir kimse kardeşinin haysiyetine, yahut malına haksız olarak taarruz etmişse, iltimas olarak verilebilecek altın ve gümüşün bulunmadığı günden (Kıyamet) önce helâlleşsin. Aksi halde, yaptığı haksızlık nispetinde onun iyi amellerinden alınıp hak sahibine verilir. İyiliği yoksa hak sahibinin günahından alınıp haksızlık eden adama verilir.”



BANA HAKKINI HELAL ET!



Evet, Peygamberimizin de tavsiyesine göre, bu durumda helâlleşmekten başka çıkar yol yoktur. O kadar ki, insan şehit bile olsa, üzerinde kul hakları varsa, Allah diğer günahlarını bağışladığı halde kul hakkını bağışlamamaktadır. Bunun için mesele, hak sahibinin gönlünü almada, rızasını kazanmada kalıyor.

Siz, zarara uğramasına sebep olduğunuz kimseye gider, önce bir hata yaptığınızı itiraf ederek özür beyan eder, sizi affetmesini, hakkını helâl etmesini rica edersiniz. Maddi bir kaybı varsa, imkânınız doğrultusunda onun razı olabileceği nispette hakkını verirsiniz.



RAMAZAN KİTAPLIĞI



Allah’a ulaşan en güzel sözler



Hayat ve ötesine dair beklentilerimizin sonu yok. Arzularımız dünyaya sığmıyor. Hayallerimiz sınır tanımıyor. Ama iradelerimiz sınırlı, imkânlarımız kıt kanaat, gücümüz ise gözle görülmeyecek kadar küçük bir mikropla başa çıkmaya dahi yetmiyor. Bir tek kulluğumuz var, O’na kul olma yarışında en ön safta yer alma gayretimiz, sermayemiz dualarımız var.



Gün geçtikçe tükenen, güvendiğimiz her şeyi yok edip bizi bir başımıza bırakan dünya, kendi eliyle bize asıl kapıyı işaret ediyor. Fani dünyanın baki kapısı dua.. Tıklayanı geri çevirmeyen yegâne müracaat merkezi.. İnsanı merdiven merdiven Hakk’a yükselten mukaddes miraç.. Gecenin karanlığında, sabahın aydınlığında her zaman ve her zeminde yaratılan bir rahmet anahtarı..



Dilden, gönülden, terden dökülen her ne varsa dualarımızın kabulünden başka bir şey değildir aslında. ‘Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var.’ ayeti, bize her şeyi çok net anlatıyor. Acizliğimizi kabullenip her an, her şeyi yeniden yaratan Allah’a yönelip yalvarmayı, dertlerimizi ona anlatmayı ve çözümü ondan beklemeyi, O’na yakınlaşmayı hatırlatıyor bize.



Yeni Akademi Yayınları duanın insan hayatındaki ehemmiyetine vurgu yapan ve dua kapısının sırlı anahtarını insanlarla paylaşan Son Nebi, Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve selem)’in mübarek dilinden dökülen “Faziletli Duaları” tek bir kitapta topladı.



Prof. Dr. Davut Aydüz imzasını taşıyan eser, Allah ile kul arasındaki münasebetin odak noktası olan duaya farklı bir boyut kazandıracak nitelikte. Her haliyle bir dua insanı olan Efendimiz’in farklı zaman ve zeminlerde yaptığı duaları ihtiva eden eser, dua ile ilgili bilmediklerimizi, Allah’ı en iyi bilen Peygamber Efendimiz’in diliyle bize haber veriyor.



DUA EDERKEN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?



“Dua edin, duanıza icabet edeyim diyen Rabbimiz’e Dua ederken nelere dikkat etmeliyiz? İstediğimiz şeyler Allah’ın rızasına uygun mu? Hem dünyamız hem de ahretimiz için hayırlı mı?..” gibi genel soruların yanı sıra “Dua kaderi geri çevirir mi? Kimler için dua edilmez? Dualarımızda neleri istemeliyiz? Kimlerin duası kabul edilir? Her duaya cevap verilir mi? Dua dilinin Arapça olması gerekir mi?” gibi pek çok özel soruya da Kur’ân ve hadis perspektifinden cevaplar veriyor.



Dua ve dua ile ilgili meseleler, Kur’ân-ı Kerim ve hadis-i şeriflerden seçme dualar, sabah duaları, gece duaları, namaz duaları, şahısların çeşitli durumlarda okuyacağı dualar, Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)’in değişik zamanlarda okuduğu dualar gibi farklı ve dikkat çekici başlıklardan oluşan eser, “Nasıl dua etmeliyim? Dualarımda neyi istemeliyim? Duamın kabul olup olmadığını nasıl anlarım? Dualarım ne zaman kabul olur?” gibi sorularla boğuşan okurlara da bir dua insanı olan Efendimiz’in rehberliğinde çıkış yolları sunuyor.



İşte günün hadisi



Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Mü’minin durumu gıpta ve hayranlığa değer. Çünkü her hali kendisi için bir hayır sebebidir. Böylesi bir özellik sadece mü’minde vardır: Sevinecek olsa, şükreder. Bu onun için hayır olur. Başına bir bela gelecek olsa, sabreder. Bu da onun için hayır olur.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları)

Hadisin verdiği mesajlar



1. İman, bela ve musibete uğramaya mani değildir.

2. Sabretmek suretiyle bela nimete dönüştürülebilir.

3. Nimete şükür, nimetin arttırılmasına sebep olduğu gibi belaya sabır da onun hayra dönüşmesine vesile olur.

4. Şükür ve sabır, bütün hayatı hayır üzere geçirme imkanıdır. Bunu da Allah, müminlere ihsan buyurmuştur.



İşte günün öğüdü



Yalancılarla dost olma!

İşte günün öğüdü

Hz. Ali, oğlu Hz. Hasan’a şu tavsiyelerde bulunur:

Oğlum! Dörder maddeden ibâret şu iki tavsiyemi iyi belle, onlara riâyet edersen, yapacağın hiçbir şey sana zarar vermez:



1. En büyük zenginlik, akıl.

2. En koyu fakirlik, ahmaklık.

3. En yaman yalnızlık, böbürlenmek.

4. En değerli âlîcenâplık, güzel ahlâktır.



Diğer dört şey ise:



1. Ahmakla dostluktan sakın, çünkü o sana faydalı olmak isterken zarar verir.

2. Yalancıyla dost olma. Zira o, senden uzak duranı sana yaklaştırır, yakınını da senden uzaklaştırır.

3. Cimriyle de dostluk kurma, zira ihtiyaç duyduğun şeyi senden uzaklaştırır.

4. Fâcirle (açıktan günah işleyen) de dost olma, çünkü seni ucuza satıverir.



İşte günün duası



Bizleri muhafaza buyur...

İşte günün duası

Rabbimiz! Bizleri muhafaza buyur.. buyur ki Sen biricik koruyucumuzsun. Dünyanın bütün kötülüklerinden, bizim için ar vesilesi olabilecek durumlardan ve ahiret azabından koru.. koru ki, Sen bizim korkup endişe ettiğimiz şeylerin üstesinden gelebilecek kadar büyük ve yücesin!. Biz günahkar kullarına merhamet buyur...



- - - - -