Bir ah çektiğimizde anlatamadığımız bin tane kelime var ya. Tam olarak ismine uygun bir kitap. İsminde ki bir ah binlerce on birlerce kelimeye bedel.
Burada yazılanlar yaşanmışlıkların yüzde biri var mıdır acaba? Varsa sadece bu kitabı okuyanın bile yüreği parça parça olur. Bir de yaşayanların halini siz düşünün. İmkansızlık kelimesi hayat bulmuş Yemende. Tam 5 sene belki daha fazla gündüzleri çölün yakıcı sıcaklığı geceleri öldürücü soğuğuna karşı tek elbise. Her yeri yamalı her yeri delik deşik ama iman cevheri var ki gıkları çıkmıyor. Tek gaye İslam ordusunun muzaffer olması.
Kimin ailesinde Yemen de kalmış büyük dedesi yok ki? Orada savaşan gencecik insanlar sevdikleriyle yaşamak mutlu bir hayat sürmek hakları yok muydu ? Memleketleri aileleri burunlarında tüterken “ah memleket ah ailem gurbette ne kadar güzelsin. Yaprağın oynayışı kuşun ötüşü hatırlatmaz mıydı onlara ?” Sonuçta varlığın kıymetini yokluk çeken bilirdi. Ama o şartlar içinde mutlu hayaller kurarlardı. Sadece hayal kurarken hür hissediyorlardı kendilerini.
Yabancıların destek verdiği kat be kat donanımlı ve sayıca fazla insanlarla savaştılar. Bir gün 43 kahramanımız 25000 kişiye karşı koymuşlar ve bunu öğrenenlerin ağzı açık kalmıştır.(12 ocak 1917 – London Times ’de sekiz sütun üzere manşetten verilmiştir) Zaten Yemen ve Ölüm kelimeleri kadar birbirini çağrıştıran başka bir şey yokmuştur o zamanlar. Gayret etmeyen hainlik yapan askerlerimizi arkadan bıçaklayanlar şunu düşünmüşler midir acaba? “yabancı ülkeden misyonerler o kadar malı mülkü rahatı refahı bırakıp inandıkları şey için çöllerde yada dağ başlarında yaşamaya razı olmuşlar. Acaba biz dinimiz için memleketimiz için ne fedakarlık yaptık?”
Kışlanın önünde asker sesi var
Bakın çantasında acep nesi var
Bir çift kundurayla bir de fesi var
Ano yemendir gülü çemendir
Giden gelmiyor acep ne iştir
Burası huştur yolu yokuştur
Giden gelmiyor acep ne iştir
Okurken veya dinlerken bile her satırının neler anlattığını gösteriyor bize. Haydi kalın selametle.