TARİHİ BELEDİYE BİNASI SALLANIYOR!



Bartın’ın en işlek caddesinde ki bu göz alıcı bina 1953-2007 yılları arasında Bartın Belediyesi ne hizmet etti. Cumhuriyet İlkokulu olarak yapılan binanın şu sıralarda ki sallantısı merak ve endişe uyandırmış olacak ki; öğrenme arzusunda ki vatandaşlara içiniz rahat olsun diyoruz… Binanın sallantısı gaipten değil, sismik de değil; ritmik çünkü… Bu sebepten, korku yerini meraka bıraktı.

Bina hâlâ hizmet veriyor. Bu muhteşem binanın ritmik sallantısının sebebi, folklorik halk dansları ekibinin çalışmalarıdır… Gençler ve hâlâ kendini genç hissedenlerin coşku ve sevgiyle yaptıkları danslara bina kayıtsız kalamamış anlaşılan.

Müthiş bir panorama… Bu tablo içerisinde sanata saygı duymak, sanatçı olmak istem dışı…

Buram buram Anadolu ezgilerinin eşliğinde dans eden Bartın Halk dansları topluluğu üyelerinin caddeye kadar yayılan bu coşkusu, ekibin sayısını gün geçtikçe artırıyor. Bitlis, Adıyaman, Artvin, Silivri, Trabzon, Ege, Bartın yörelerinin halk oyunlarının eğitimini veren bu kursun başını Üstat Murat Erdem ve öğrencileri Orhan Doğan çekiyor. Yanı sıra usta öğreticilerinde kısım çalışmaları ile ortaya çıkan dans ekibi, öğrencilerini de öğretici yapıyor belli aralıklarla… İlkokul, lise ve üniversiteli öğrencilere sosyal alanda eğlenceli vakit geçirme, stres atma yeri olarak da mükemmel bir seçenek oluşturuyor…

Bartın Belediyesi’nin yer temin ederek, gençleri sıkıntıdan, boşa vakit harcadıkları ortamlardan kurtaran bu gönüllü eğitime yaptığı jeste kayıtsız kalamadım şahsen. Çok kısa bir süre de ben de ileri yaşlarda ki gençlerden olarak birebir üye oldum. Ve inanın birçok yörenin dansını öğrenirken hem eğlendim, hem eğlenirken stres attım, hem de çok mutlu oldum…

Kültürel folklorik dokunun bir dalı olan halk dansları, aynı zaman da kim olduğumuzu unutturmayan etkileyici bir birikimi de sunuyor sizlere… Hem öğrenip hem eğlenilen masrafsız etkinlik bulmak biraz zordur.

Bu coşkulu kalabalığın dansına eşlik eden binanın ritmik hareketi Bartın Emniyet Teşkilâtında da hareket oluşturmuş. Bunun yanı sıra merak uyandırmış olacak ki Bartın Emniyet Müdürü Mehmet Altınok, geçtiğimiz Çarşamba günü Belediyemiz Halk Dansları topluluğunun çalışmalarını izlemeye geldi. Büyük bir beğeni ve ilgiyle izlediği bu hareketli ritme ayak uyduran genç ve genç kalanları tebrik etti. Bence Emniyet Müdürümüz de bu ritme kayıtsız kalamamıştır. Kendini zor tuttuğundan da eminim ayrıca… Çünkü kim olursa olsun, izlemeye gelen, ekibe katılı veriyor.
Sayın Müdür’üm tebdil-i kıyafet çalışmalara katılmaya ne dersiniz?

Kinetik enerjinin potansiyel enerjiye dönüştüğü bu enerji yüklü bina da size de yer var. Sıkıntı oluşturacak olsa da eminim bu gurup, kesinlikle caddeye iner orada da çalışır; bağımlılık yapan bu hobiden vazgeçilemez gibi geliyor bana…

Haritada alan olarak bir avuç kadar yer kaplayan Bartın, ne kadar geniş bir ufka sahip… Sanata, sanatçıya, kültürel olgulara hakim olduğu çerçeveye bakarsanız, çok şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcı geliyor ziyaretçilere, bir Bartınlı olarak bana bile… Tarihi her binanın kapısından bacasından fışkıran sanat; gencine, yaşlısına, kısacası insanına öylesine işlemiş durumdaki Bartınlının, kendi içerisinde yaptığını düşündüğü tüm etkinlikler, köşe bucak ülkemin her yerinden duyuluyor…

Tarihi Belediye binasına girdiğinizde sanat akımına kapılıyorsunuz adeta… Ressam; ebru sanatçısı; üst katlardan gelen ve içinize işleyen müziğin büyüsü ile çıktığınız merdivenin henüz başındayken de musikişinas, dansçı oluveriyorsunuz. Olmasanız da öyle hissediyorsunuz.

Koridorlara kuruması için serilen öğrenci işlerine kayıtsız kalmak da mümkün değil, Ebru öğretmeni İbrahim Boz’un bu işi iş olarak görmediği, öğrencilerinin işlerine gösterdiği ilgiden apaçık belli… Her bir işe çocuğu gibi itina göstererek severcesine, okşarcasına hayranlıkla bakarak sarılıyor ve kolluyor.

-”Bu piyano ahşaptır ve üzerine koyulan her eşyadan etkilenir lütfen eşyalarınızı üzerine koymayınız” diyen piyano öğreticisinin kendi özel eşyasıymış gibi piyanoyu sahiplenişi, özen gösterişi, hiçte herhangi bir eşyaya gösterilen bir ilgiymiş gibi değil doğrusu. Neredeyse, “onun da duyguları var” diyecekmiş gibi geldi bir an bana… Aralarında kimsenin algılayamayacağı bir bağın olduğu aşikâr…

Sadece görmek ve şahit olmak yeterli…

Peki; Türk Halk Müziği koro şefine ne demeli? Anadolu’nun her hangi bir yerinde: Toroslar da, Köroğlu Diyarında, Yörük çadırında, Harran Ovasında, Ağrı Dağı eteklerinde ağıt yakarcasına; Bir bakmışsın Trakya da sanki… Gel iki adım Beriye; Bozlak atarcasına kendinden geçmiş koro arkadaşları ile birlikte… Bağlamanın tellerinde, kemençenin yayında, tefin gergin yüzünde ritim olmuş adeta… Kaybolmuş Halk ezgilerinin arasında…

Hemen bitişik odaya girmeden büyük bir rüzgâr savuruyor sizi odanın kapısından içeriye… Kürdi hicazkâr makamının huşu içerisindeki melodisi Eski Belediye binasının koridorlarını sarıveriyor. Maket ustası sanatkâr Ahmet Güldür’ün eserlerinin olduğu eski Bartın konaklarının ve diğer tarihi binalarının maketlerinin sergilendiği odayı da diğer bir odadan gelen ud sesi şenlendiriyor, tıpkı eskiden olduğu gibi. Her evden ud sesleri gelirdi hemen hemen eski Bartın’da… Bartın’a tarihi bir ziyaret gerçekleştiriyorsunuz adeta…

Hüseyni makamı, lise de müzik dersinde öğrendiğiniz “Ziller” şarkısını hatırlatıyor ve derin bir yolculuğa çıkıyorsunuz unutmak istemediğiniz. Sizi oradan oraya sürükleyen bu ezgileri, motifleri sergileyen sanatkârları ister istemez tanımak istiyor ve ziyaret ediyorsunuz. Zaman içerisinde yolculuk yapar gibi…

Gerek görev icabı, gerekse öğrenci olarak, hatta turist olarak gelen yurdum insanı, bu avuç kadar memleketi ziyaretlerinin ardından, huzur veren doğa manzaralarına, tarihi dokusuna, Bartın insanının çağdaş sanatsal aktivitelerine hayranlıklarını dile getiriyorlar. Bizler Bartınlılar olarak şahit olmaktan çok gurur duyuyoruz. Ve bu gurura sizleri de davet ediyoruz...

Tüm bu güzellikleri göz göre göre harcamak isteyenleri ve yandaşlarını kınıyor, daha çok sanat ve güzellik diyerek, onlara Bartın’dan uzak durun diyoruz… Bizlere bahşedilen bu cenneti, kirletmek isteyenlere yar etmeyeceğiz, hatta helâl de etmiyoruz…