SİZ BUGÜN NE ÇALDINIZ?

"Elif; değnek gibi,
Be; börek gibi,
Te'de ona benzer, Se ve De'de ona benzer.
Cim'in karnı yarık,
Ha'da ona benzer Hı'da ona benzer…
Dal'ın beli bükük, Zal'da ona benzer.
Ra; orak gibi, Ze'de ona benzer.
Sin; üç dişli, Şın'da ona benzer.
Ayn'nın ağzı açık, Gayn'da ona benzer.
Mim; topuz gibi…"

Duyduğumda merakımı körükleyen, kulağa hoş gelen bu sözleri dinlerken yüzüme yansıyan gülümsemenin nice sonra farkına vardım. Hemen aklıma; kara tahtanın önünde oturan çocukların hepsinin yüzündeki merak, ilgi ve anlatılan konuya duyulan sempatinin görülmeye değer olacağıydı… Bunu görmeyi çok isterdim ama ne yazık ki bu mümkün değildi...

Elbette merak kapılarını açan işledikleri ya da gördükleri dersten ziyade, konuyu "anlatanın" ya da "anlatıcının" veya "eğitmenin" dersi işlerken takındığı tavırdı. Yüzüne yansıyan mimikleriydi. Elif'i "değnek" gibi tanımlarken dimdik ve hareketsiz durması, Be'yi benzettiği "börek'le" ağızları sulandırması, "Ayn'ın ağzı açık…" derken ağzını kocaman açmasıydı. Gocunmadan, utanmadan, yorulmadan şekilden şekle girmesiydi takdirlik davranışı…

Bana göre; eğer sizi eğiten "usta" ise sizde "usta" olursunuz. Elbette sizi "eğitip, gözeten" bu değerli varlığa sizde saygınızı, ilginizi eksik etmeyeceksiniz. Gerçek bir eğitici, bilgisini ustalığıyla başkalarına aktarmak ister. Bilgisi, becerisi ve eğitimci kişiliği sayesinde topluma faydalı olacak insanların hamuruna şekil verir. Onların karşısında yukarda ki örnekte ki gibi sevimli ve komik kişiliklere bürünebilir.

Hani meşhur bir sözümüz vardır;  "Güzele bakmak, sevaptır" diye…

Pek tabi "güzeli" gören herkes sevmek ister. Onun yanında olmak, ona sahip olmak ister.

Peki, "güzel" nedir?

Görmediğiniz, duyup- işitmediğiniz güzelin "güzel" olduğunu nasıl bilir, nasıl anlarsınız?

Eğer sizi eğiten "usta" hırsızlık yapmanızı öğrettiyse size bana göre her yerde "güzeli ve güzel olanı" görebilirsiniz. Ki o "güzelin" mutlaka bir şeylerini çalmışsınızdır siz. Bir yerler de "güzel" hakkında konuşulurken kulağınız çalmış olabilir o bilgileri veya gözleriniz "güzele" ait görüntüleri hafızanıza kazımış olabilir. Sessiz sedasız "ustanız" size bilgi edinme yollarını anlatmıştır "siz farkında olmadan…" hem de.  muhtemelen anlatımına;

-Çocuklar… diye, minik bir öyküyle ve gülümseyerek başlar. "Usta'nız" çok ciddi konulardan, daha hoş bir konuya ani geçiş yapmıştır. Çocukta olsanız bunu anlarsınız. Yanınızda ki arkadaşınızın sizi "dürtmesine" "saçınızı çekmesine" ya da sizi rahatsız edecek davranışlarına aldırmadan "usta'nıza" odaklanırsınız. İşte hırsızlık vakti!

"Usta'nız" anlatır. İşlediğiniz konu ile alakalı birçok kelime, deyim, cümle geçmiştir içinde. Hep bir bağlantısı vardır. Hangi kapıyı açsanız "aaa konunuz" durumundasınız. Bir de tatlı anlatır ki "usta'nız" anında konunun içine alır sizi. Ekseniniz hazırdır, görsellik hayal gücünüzle bağlantılıdır. Yavaş yavaş kazınır beyninize işlenen konu… Ve birden "usta'nız" susar. İrkilerek kendinize gelirsiniz. Saniyeler öncesinde gülümsemiş ve hayal etmişsinizdir lakin ciddi konulara dönüş oldukça hızlı olmuştur. Size hissettirmeden "çalmayı" öğretmiştir ustanız. Siz "usta'nızın" anılarından kısa kesitleri hafızanızın bir köşesine iliştirmişsinizdir. İleri ki ileri ki dönemlerde çaldıklarınızla birlikte hatırlarsınız her şeyi…

İnsanın hayatta başarılı olabilmesi için okuması, bir şeyleri öğrenmesi için çaba göstermesi gereklidir. İradesini zorlayarak başladığı bu eyleme zevk alarak devam ediyorsa şayet başarı merdivenlerine doğru yol almış demektir. Eğer "usta'nız" katı ve korkutucu bir şekilde giriş yaptıysa olaya sıkıntılı ve kâbus dolu zamanlar sizi bekliyor demektir.

Başarılı insanların temelini dolduran,  kıvrak zekâsıyla onları hayata hazırlayan "usta ya da anlatıcı" size onunla olduğunuz her anda "güzel, doğru ve gerçek" hakkında bilgi vererek öğrenim görmenizi sağlar. Bilgiyi alabilmek ona sahip olabilmek için size göz hırsızlığını, gözle görülemeyen doğru bilgiler içinse kulak hırsızlığını öğretir. Bunları öğretirken anılarından faydalanır. Bazı "usta'lar" ise kıvrak zekâlarıyla unutulmayacak anlara imzalarını atarlar…

"Elif; değnek gibi,
Be; börek gibi,
Te'de ona benzer, Se ve De'de ona benzer.
Cim'in karnı yarık,
Ha'da ona benzer Hı'da ona benzer…
Dal'ın beli bükük, Zal'da ona benzer.
Ra; orak gibi, Ze'de ona benzer.
Sin; üç dişli, Şın'da ona benzer.
Ayn'nın ağzı açık, Gayn'da ona benzer.
Mim; topuz gibi…"


Ben bugün bunları çaldım. "Eski Yazı'nın" ya da "Elif-Ba'nın"  harflerinden bir kaçını. Bilirsiniz ilk etapta ezber işi her zaman zordur. Bu şekilde ne kadar kolay olduğunu öğrenmiş oldum.  "Göz hırsızlığı" yapmadım ama… Değer verdiğim çok güzel bir insanın anılarından çaldım azıcık.

Peki, siz bugün neler çaldınız?