Sadaka devleti ve CHP



Başbakan Erdoğan, 2011 bütçesi görüşmeleri sırasında ilginç ve başarılı bir çıkış yapmıştı.

Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na İstanbul Büyükşehir belediye Başkan adayı olduğu dönemde fakirlere ayda 600 lira maaş bağlama vaadinde bulunduğunu hatırlatmış ve "Hadi İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’den. Madem öyle fakirlere 600 lira versin. Bekara karı boşamak kolay. Biz ülke yönetiyoruz ülke, öyle kuru kuruya buraya bu kadar vereceğiz deme” demişti.

Görüşme sırasında Kılıçdaroğlu’nun da sessiz kalması görüntülere yansımıştı.

Kılıçdaroğlu yine şimdiye kadar “sadaka devleti haline getirdiler” diyerek vurmaya çalıştığı AK Parti’den daha fazla sadakayı vaat etmiyor mu?

Sadaka devleti ve MHP

CHP’den sonra MHP’de benzer sözler veriyor.

MHP Bartın Milletvekili adayı Sezai Bilgin, “bizim gazetemizde de yer alan” reklamında “415 lira aile sigortası yardımı diyerek sıralıyor: Ev kadınlarına 200 lira, 65 yaşa 250 lira, engellilere
450 lira, güvenlik güçlerine 310 lira, öğretmen ve öğretim elemanlarına (araştırma tazminatı) 310 lira, öğrencilere 100 lira, muhtarlara 825 lira, azalara 150 lira vs….

Bilgin de şimdiye kadar AK Parti’yi sadaka devleti olmakla eleştirmişti.

Son basın toplantısında da engellilere verilen aylıklar için ağır eleştirilerde bulunmuştu, her platformda bu aylıkları anlatan milletvekili Tunç’u eleştirmişti.

MHP de, AK Parti’den daha fazlasını vaat etmiyor mu?

Üstelik, “Sözümüz “devlet” sözü diyerek…

Engelli “aday” Osman ve AK Parti  


İktidarın muhalefetin “sadaka” deyimiyle özürlü maaşı bağladığı isimlerden biriyle devam edelim.

Bartın’ın “akıllı” zihinsel özürlülerinden Osman’ı tanımayanımız yoktur.

Çoğu zaman cenazede, bazen sıkışan trafiğin arasında sürücülere yön gösteren, saflığı, temizliği, zararsızlığı ve cana yakın kalbi ile hemen hemen herkesinde gönlünde bir yeri olan Osman’ın fotoğraflarını geçtiğimiz haftalarda bir duvar yada işyeri camında “Milletvekili adayı Osman” afişiyle görmüşlüğünüz vardır.

Siyasi partilerin aday adaylığı sürecinde Bartın’da sık gördüğümüz ve muzip bir arkadaşın yaptığı bu afişi “dalga geçme amacıyla yapılmış olabileceğini düşünerek” biraz yadırgasam da, Osman’ın hoşuna giden bir şey olduğunu bildiğim için de onun adına da çok tepkili olmadım.

Aynı afişi bir berber camında gören bir AK Parti milletvekili aday adayı duruma tepki göstermiş.

Bu aday adayı, Osman’ın afişinin camdan kaldırılmasını istemiş, berber arkadaş da kaldırmış.

Partilinin tepki göstermesini normal karşıladım, onun da zihinsel özürlü biriyle dalga geçilmesine üzüldüğünü düşündüm.

Ama durum farklı…

Ortaya daha acı bir durum çıkıvermiş…

Tepki gösteren bu isim “Bizi Osman’la bir tutup, aynı kefeye mi koyuyorsun da bu afişi buraya asıyorsun” deyivermiş…

Berber arkadaş, bunu söyleyen kişiyi gönlünden silip, Osman’ı da yüreğinin daha derin yerine koyuvermiş…

Ortada olmayan “Osman’la o ismin aynı kefeye koyulması” fikrinin zikredilmesi onu derinden üzmüş.

Keşke o isim, “kendisine sahip çıkmak” ve “kendisini Osman’dan ayrı kefeye koymak için” tepki göstereceğine “dalga geçmeyin” diyerek Bartın’ın Osman’ına sahip çıkabilseydi ve onunla aynı kefede olabilseydi.

O isim bu tavrıyla partisinin ve iktidarının engellilere “pozitif ayrımcılığını” sadece maddiyatla, parayla-pulla sınırlamıyor mu?

Engellilere verilen maaşlara bu tutumuyla “sadaka” gözüyle bakmış olmuyor mu?