Peygamber Efendimiz, insanların en cömert olanıydı

Abone Ol
Peygamber Efendimiz, cömertlikte herkesi geri bırakıyor, kapısına gelenleri boş çevirmiyordu. Bilhassa Ramazan’da cömertliği daha da artıyor, elinde avucunda bulunan her şeyi ihtiyaç sahiplerine dağıtıyordu.
 
Allah Rasûlü (sas), her alanda olduğu gibi, kerem ve cömertlikte de zirveyi temsil etmektedir. O (sas), bir mir’at-ı mücellâ (Allah’ın isimlerinin kendisinde tecelli ettiği ayna) idi ki, Cenab-ı Hakk’ın Kerîm ismi, O’nda tecelli ile kendini gösteriyordu. O, her mevzuda olduğu gibi bu konuda da Cenab-ı Hakk’ın en zirvede bir halifesiydi.. ve yeryüzünde O’ndan daha kerim bir ikinci insan gösterilemezdi.
İbn Abbas (ra)’ın tasviri içinde, insanların en cömerti, Rasûlullahtı. O’nun en cömert olduğu zaman da, Ramazan’da Cebrail ile karşılaştığı andı. Ramazan’ın her gecesinde Cebrail O’na gelir ve beraber Kur’an’ı mütalaa ederlerdi. Hiç şüphesiz ki Rasûlullah (sas), Cebraille karşılaştığında hayır adına, önüne kattığı her şeyi dağıtan şiddetli rüzgardan daha cömertti. (Buhari, Bed’ü’l-Vahy, 5)
Bunun manası, elinde-avucunda bulunan her şeyi, sonuna kadar dağıtıverirdi demekti. Bu, bir ruh ve irade meselesidir. O, kendi için yaşamaz, başkaları için yaşardı. Sürekli başkalarının mutluluğunu düşünmekten ömrü boyunca kendini düşünmeye fırsat bulamamıştı. Zaten, insanları mesut görmek kadar, O’nu mesut edecek bir başka zevk de yoktu. Digerğamlığında en son sırayı da, kendi hane ve yakınları teşkil ediyordu. Yani O, evvela kendine uzak olanlardan başlayıp ilgi ve alakasını gösteriyor, en sonunda da sıra kendi yakınlarına geliyordu.

KOŞUN, İSLAM’A GİRİN!
Hz. Enes anlatıyor:
Allah Rasûlü (sas), Huneyn’e giderken Safvan İbn Ümeyye’den ödünç olarak silah almıştı. Rasûlü Ekrem (sas), Huneyn sonu elde edilen ganimetlere hayran hayran bakan Safvan’ı görünce dikkatini çekmiş ve; “Bakıp beğendiğin o develer senin olsun” dedi. Ardından, bir çok şey daha verdi. Safvan, bu cömertlik karşısında şaşırıp kaldı. Kalbi, Allah Rasûlü’ne karşı kin ve buğzla dolu olan bu adam, birdenbire değişivermişti.
Evet, Efendimizin bu keremi, onu kin ve buğzundan uzaklaştırmış ve İki Cihan Serveri onun için insanların en sevgilisi haline gelivermişti. Safvan’ı kazanmak, elbette binlerce deve, sığır ve koyundan daha mühimdi. Allah Rasûlü de en mühim olanı yapmıştı. Nitekim Safvan’a yapılan bu cömertlik neticesiz kalmamıştı. Hemen kavmine giden Safvan, “Ey kavmim! Koşun İslam’a girin. Zira Hz. Muhammed, bir veriş veriyor ki, ancak fakirlikten korkmayan ve Allah’a tam itimat eden bir insan böyle verebilir!” (İbn Hisam, Sire, 4/135) diyecekti.
O (sas), kendisinden bir şey istendiğinde, varsa verir, olmadığı taktirde de vaad ederdi. Bazen üzerine giydiği tek elbisesini bile isteyen olur, O da hiç çekinmeden hemen verirdi.
Bir bedevi gelip O’ndan bir şey istemiş ve Allah Rasûlü de ona istediğini vermişti. Adam, bir kere daha istemiş O yine vermişti. Üçüncü defa istediğinde, verecek bir şey bulamayan Allah Rasûlü, olduğunda yani mal eline geçtiği ilk fırsatta vermeyi vaad etmişti. Bu durum, Hz. Ömer’i fevkalade üzmüş, Rasûlü Ekrem’in bu derece rahatsız edilişinden rahatsız olmuştu. Dizleri üzerine doğruldu ve:
“İstediler, verdin. Bir daha istediler, yine verdin. Bir daha istediler, vaad ettin. Yani, kendini bu kadar eziyete sokma yâ Rasûlallah!” dedi.
Ancak bu sözler, Allah Rasûlü’nün hiç hoşuna gitmemişti. Kaşlarının hafif çatıldığını gören Abdullah İbn Huzâfetü’s-Sehmî ayağa kalkmış ve:
“İnfak et yâ Rasûlallah! Sakın Allah’ın seni fakir bırakacağını ve senden nimetlerini kesivereceğini zannetme!” diyerek tesellide bulununca Rasûlü Ekrem (sas), bir müddet sükut buyurduktan sonra;
“İşte ben de bununla emrolundum” (İbn Kesir, el-Bidaye, 6/63) cevabını verdi.

CÖMERT ALLAH’A YAKINDIR
Evet, Nebiler Sultanının, her alanda olduğu gibi cömertlikte de eşi ve benzeri olamazdı. O, tekti. Bu seviyedeki bir cömertlik de ancak, peygamberlikle izah edilebilirdi. Hem eğer cömertlik, Allah’a yaklaştıran bir huy ise, Allah Rasûlü nasıl cömert olmaz ki? Çünkü O, Allah’a yakınlıkta, Cibril’i bile geride bırakmıştı. Zaten, bizzat kendisi de şöyle buyuruyordu;
“Cömert; Allah’a, Cennet’e ve insanlara yakın, Cehennem’e uzaktır. Cimri ise; Allah’a, Cennet’e ve insanlara uzak, Cehennem’e yakındır.” (Tirmizi, Birr, 40)     
Zaten İslam, cömertlik ve güzel ahlak merkezlidir. Rasûlü Ekrem (sas), “Ey İnsanlar! Allah sizin için din olarak İslam’ı seçti. Öyleyse siz de İslam’la olan arkadaşlığınızı, cömertlik ve güzel ahlakla bütünleştirin” (Hindî, Kenzü’l-Ummâl, 6/571) buyurmakla bu hakikate işaret etmektedir.
 
BİR DUA
Bize iman ve esenlikler bahşeyle
Ey rahmeti bol Rabbim! Günahların karanlığını gider üzerimden, bana esenlik ve iman ver. Beni nefsimin ve şeytanın şerrinden emin kıl. Benim konuşan dilim, tutan elim, yürüyen ayağım ol. Bana adalet duygusu ver ve beni adil kıl. İnsanlara zulmetmekten Sana sığınırım ya Rabbi!

ALTIN ÖĞÜTLER
Hiç kimseyi hor ve hakir görme
Bahâüddîn Nakşibendi Hazretleri anlatıyor:
Gıybetini yapsalar dahi sen kimsenin gıybetini yapma. Hiç kimsenin dünya malından bir şey alma. Dinin alınmasını helâl kıldığını al ve onu hayır yollarda harca. Mümin kardeşlerin aç ve yoksul durumda bulunurken, şehvetin için harcama yaparak lezzetlenme.
Kesinlikle yalan söyleme. Hiç kimseyi hakîr görme. Hiç kimseden nefsinin üstün olduğunu düşünme. Kalbî ve bedenî ibadetlerde tüm kuvvetini sarf et. Bunun yanında nefsine “Hiçbir zaman makbul olacak hayır işlemedim.” düşüncesini kabul ettir. Çünkü ibadetlerin ruhu niyettir. Niyet ise ancak ihlâs ile mümkündür. Senden daha büyük olanlara ihlâs gerekirse sana nasıl gerekmesin.
Eğer kendi nefsini bütün hayır işlerde iflâs etmiş olarak görmüyorsan bu, cehaletin en son noktasıdır. Eğer iflâs etmiş olarak biliyorsan Allah’ın rahmetinden de ümitsiz olma.

HADİS BAHÇESİ
En hayırlı kazanç nedir?
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Hiçbir kimse, asla kendi kazancından daha hayırlı bir rızık yememiştir.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları)
Hadisin verdiği mesajlar
1. En temiz ve helal rızık, kişinin bizzat çalışarak yani el emeğiyle kazandığıdır.
2. Geçim temini için bizzat çalışmak övgüye layıktır.
3. El emeği, göz nuru, alın teri tavsiyesi, yerli sanayinin gerçekleştirilmesi tavsiyesidir.
4. Peygamberimiz, ümmetine daima şerefli bir fert ve ümmet hayatı için gerekli olan ikaz ve önerilerde bulunmuş, onlara yol göstermiştir.
 
BİR NÜKTE
Rabb’e yakınlaşmak için
Namazla, oruçla, hacla, zekatla yükseliyorsun; fakat seni çileden çıkaracak bir şey karşısında öfkeni tutabilmen, şehvet karşısında bedenindeki o güce karşı koyabilmen, ibadetlerle elde ettiğin yüksekliklerden daha da yüksekliklere çıkmana sebep olabilir. Sendeki negatiflikleri pozitif güce çevirebilirsen, elde edeceğin güçle füze hızından daha aşkın bir hızla Rabbine yakınlaşabilirsin.

BİR HATIRLATMA
Peygamberimiz, evlenecek kimselere yardımcı oluyordu
Peygamber Efendimiz’in (sas) hizmetinde bulunan bir genç vardı, adı Rebia idi. Yaşının ilerlediğini gören Peygamberimiz ona, “Evlenmeyi düşünmüyor musun?” diye sordu. Rebia, malî imkânsızlıkları ve yürüttüğü hizmetin önemini düşünerek “hayır” cevabını verdi. Hz. Peygamber tekrar sordu. Rebia aynı cevabı verdi. Nihayet üçüncüde bunda bir hikmet olduğunu düşünerek “Evlenmek istiyorum, emret, ne yapayım yâ Rasûlallâh?” diye sordu.

REBİA’YI EVLENDİRİYOR
Hz. Peygamber onu, ensardan bir kabileye yolladı, o da gitti. Peygamberimiz’in selâmını aktararak kızlarını istedi. Onlar da “Baş üstüne.” dediler. Sonucu büyük bir sevinçle Hz. Peygamber’e iletti. Ancak Rebia yoksuldu; ev eşyası, mehir ve düğün yemeği için para lâzımdı. Hz. Peygamber derhâl ashabını harekete geçirdi. Hızlı bir yardımlaşma başlatıldı ve biriken paralarla mehir olarak ziynet alındı, ev eşyası alındı, bir de koç satın alındı. Peygamberimiz de kendi evinden, un yapılmak üzere arpa verdi.
Böylece Peygamberimiz’in yakın ilgisi ile Rebia Hazretleri’nin düğünü yapılmış ve yeni bir yuva kurulmuş oldu.