Onların Kaderi!
Evrensel hukuk kuralları içinde olan Ülkelerin adaleti dürüst insanları korur. Fakat burjuva ve gücün hizmetkarı ülkelerin adalet yapısı erklerle birlikte sermaye sahiplerini korur.
Hakkı kuvvetli olmak sananlar ile mağduriyetlerini vurup kırarak arayanlar arasında fark yoktur. Aslolan kuvvet, hakkı tutup hakça duruş gösterebilme cesaretiyle erdemli olabilmektir. Başkalarını eze eze yükselenler ile Milli ve manevi değerler için fani hayat zevklerini feda edenler arasında siyah ile beyaz gibi fark vardır.
Halk için yaşayan, halktan olan idareciler güneş gibidirler. Leke tutmazlar. Göze batmazlar. Kalplere huzur, sevinç ve güven verirler. Elleri ne harama gider nede devlet malından zerre alırlar.
Tarih ve Peygamberlerin yaşamları örnekleri alınabilse idi İnsanlık 21.yy da tarihi vahşetleri, despotizmi ve zulümleri insana yakışmayan fiilleri aynısıyla işlemeye devam etmezdi.
“Bir kişinin İmanına vesile olmak güneşin üzerine doğup battığı her şeyden hayırlıdır” hadisi şerifi kişinin İman ehli olarak Allah’ı kabul edip güzel ahlak ile varlıkların en şereflisi olduğunu kabul edişine vesile olmaktır diye kendimce yorumluyorum.
Ölüme koşarak gidenler ve ölümü feryat figan karşılayanlar, Ölüm haktır. Fakat avam için ölümü kutsayan güçlüler, ölmekten ve ölüme giden sebeplerden fersah fersah kaçma yollarını arar. Ölüm aklını yitirmişler ile kendisinin ölümlü olduğunu bilip Allaha teslim olanlar ölümü gülerek karşılar.
Kırmızı ışıkta geçip insanların ölümüne sebep olup arsızca “onların kaderi böyle ölmekti” diyen yaratık Allah’ın adaletine, mizan içinde yarattığı düzenlere hilaf olduğunun gafletiyle şirk içinde yaşamaya devam eder. Güzel insan olmayı başaramayan yaratıklar, görüntüden öteye gidemeyecek, varlıklarıyla dünyamızda gözyaşı mazlumlar tarafından akıtılmaya devam edecektir.
Hz peygamberin hayatını ölçü yapmayan icmali Müslümanlar; bedevi, selefi ve vahhabi kör sakat anomalili sözde inanç içinde birbirlerini birbirini öldürmeye devam ederler. İnsanlığa her yönden örnek olmuş dinin Önderi Hz. Muhammed sav tüm toplumlara aranızda ırk renk kabile makam üstünlüğü yoktur derken bugünün adı Müslüman olan zevatı, Irkı ve makamıyla övünüyor.
Bir başkasının öldürülüşüne veya ölümüne bırakınız sevinmeyi, canlıya işkenceyi yasaklayan dinin mensupları size ne oldu?
Öldüre öldüre barış ve huzur gelmeyeceği aşikar iken yaşatma idealini merkeze koymuş dinin salih mensupları neredesiniz?
Bugün dünya da İslam adı kullanılarak işlenen vahşiliklere cılız sesle veya sessiz kalan duruş sergileyenler bu ortaklığınızla Allah’ın huzuruna hangi yüzle çıkacak ve Hz Peygamberden nasıl şefaat isteyeceksiniz?