ONDAN GELDİK ONA DÖNÜCÜLERİZ
“Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti, sizin için onların topladıkları dünyalıklarından daha hayırlıdır.”(Ali İmran/157)
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rab'leri katında rızıklanmaktadırlar.” (Ali İmran/159)
"Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda alınan herhangi bir yara kıyamet gününde aynı şekilde görülecek. Rengi kan renginde ve kokusu misk kokusunda olacaktır." (Buhari, Müslim)
"Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, eğer Müslümanlar için zorluğa sebep olmasaydım, Allah yolunda cihad eden hiçbir müfrezeden geri kalmazdım." (Buhari, Müslim)
"Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, isterdim ki Allah yolunda cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim." (Buhari, Müslim)
"Şehit öldürüldüğünde, sizden birinin pirenin ısırmasından duyduğu rahatsızlık kadar rahatsızlık duyar." (Tirmizi, Nesai ve Darimi rivayet etmiştir.)
Şehitlerimiz bulunduğu makamdan ve ahiret yurdunda kendilerine verilenlerden memnundurlar.
Hakkâri’de bir yıl görev yapan biri olarak, oradaki manevi liderlerden bahsetmeden geçemeyiz. Anlatacağım çok olmasına rağmen bir tanesini anlatayım. Gidip göremeyenler oraların manevi fiziki yapısını bilemezler. Ancak yaşayanlar bilir. O toprakların bizim olduğunu, en az bizim kadar vatanını ve milletini seven insanların olduğunu asla unutmamalıyız.
Seyid Taha-i Hakkâri hazretleri; Hakkâri’nin Şemdinli ilçesi Bağlar köyünde metfundur.
İran Hükümdarı Mehmed Şah kendisine edilen bir iyilikten dolayı, Türk hududuna bitişik iki nahiyeyi bütün varlığıyla birlikte Seyyid Taha’ya hediye etmek ister. Fakat Seyyid Taha’ya kabul ettirmek mümkün olmaz. Seyyid Taha bağışları şu mazerete binaen reddetmiştir;
“Ben Türk tebaandan, milletindenim, devletimin sayesinde, kendimin ve ehlimin, ailemin geçimi yolundadır. Alaka ve iltifatlarınıza teşekkürler, kabul etmekte mazurum, edemeyeceğim. Devletimiz var olsun”
Peygamber soyundan gelen insanların bulunduğu topraklarda kan akıtan insanın, kanından şüphelenmek hata olmasa gerek. Ne biçim insanlık bu, toprağın üstündekilerden bir şey anlamıyorsanız bari altında yatan mübarek zatları rahatsız etmeyin. Bir hiç uğruna öldürdüğünüz ve öldüğünüz topraklar, veliler, seyitler, şerifler ve şehitler toprağıdır. Seyit Taha hazretlerinin hayatını okuyun. Ondan daha çok vatanını seven değilsiniz. Şaha verdiği cevabı okudunuz.
Üstad Necip Fazıl, yaşlı hasta ve bitkin olduğu bir haldeyken, at sırtında Nehri’ye (Bağlar köyüne) kadar gider ve Seyyid Taha Hazretlerini kabri başında ziyaret eder. Yolda dostlarına şu vasiyette bulunur. “Şayet ölürsem beni Nehri’de Seyyid Taha Hazretlerinin yanına defnedin.” Üstad ÇİLE isimli eserinde bu ziyaretiyle ilgili şu beyiti yazar:
“ Şemdinli dağlarının içtim nur çeşmesinden,
Kurtuldum akreplerin ruhumu deşmesinden”
Eğer üstad bu günleri görseydi ne derdi bilemiyorum. Bildiğim tek şey, vahşeti yapanları “esveli safiliyn” de bulunan varlıklar olarak nitelendirirdi.
Ne istiyorsunuz eli kınalı kuzulardan, çoluk çocuğunun rızkını temin için gece gündüz demeyip çalışan görevlilerden? Onlar sizin misafiriniz oralarda.
Bizim örfümüzde üç yerde kına yakılır: a)Evlenenlere, b)Kurbanlıklara, c)Askere giden yiğitlere.
Eli kınalı kuzuların yakınlarına Kurban Bayramı arifesinde çektirdiğiniz acının beterini çekersiniz.
Ellerine silah tutuşturulanların anneleri, babaları, yakınları ne zamana kadar bazılarının ticaretine ve siyasetine alet olacaksınız? Bizim sizlerden ayrımız gayrımız yok. Sizleri kardeşimiz biliyoruz. “Müslümanlar ancak kardeştir.”
Sizler dağa çıkan yakınlarınızın nerde olduğunu biliyorsunuz.
Bulunduğunuz yerlerde de rahat uyuyamadığınızı adım gibi biliyorum. Çünkü yan komşunuzda şehit var. Semalara yükselen ağıtlar, sel olan gözyaşları var. Yükselen feryatlar boş geri dönmez. Rabbim onları bir şekilde cevaplayacaktır.
Evlerine kor düşenlere Rabbimden sabırlar diliyorum. Ondan geldik ona dönücüleriz.