ÖĞRETMENLER GÜNÜNÜ HİÇ SEVMEDİM
Ben öğretmenler gününü hiç sevmedim. İçlerinde anlam veremediğim coşkulu bir mutluluğun yüzlerine yansımış tebessüm dolu ifadesiyle gelirlerdi 24 Kasım akşamları annemle babam eve…Üstelik kucak dolusu,demet demet çiçeklerle…
Sabahları uyandığım da onları görememek de cabası.Nasıl bir işe gidiyorlar dı ki onları bu kadar mutlu eden.Çok yoruldum derken konuşamayacak durumda olan anne ve babam, öğrencilerim dediği o çocuklardan bahsederken az evvel ki yorgunluklarından eser kalmıyordu yüzlerinde.En zekisinden,onları en çok zorlayanın dan bile bahsederken şaşırtıcı bir haz alıyorlardı.
Annem:
-”Nihayet şu öğrencim de en sonun da sınıfın seviyesine ulaştı,çok huzurluyum."
İşte bu terane sadece 24 Kasımda değil ki,Allah'ın her günü,her öğün sofrasında,her tatil akşamında başı çekiyordu.
-Heyyy…
-Biz de varız,yeter artık,demek istiyordum ama…
Ben asla öğretmen olmayacağım.Ben anne olacağım,evleneceğim adam da baba…
Babam,diksiyonunu en çok beğendiği kız öğrencinin bugün öğretmenler günü ile ilgili okuduğu metini dinlerken o kadar mutlu olmuş ki; anlata anlata bitiremedi bir türlü geldiğinden beri…Sınıfın en zeki çocuğunun teneffüste biraz geriden gelen diğer çocuğa ders notlarını anlatışından hayran hayran bahsederken,işte bu benim öğrencim deyişi,sanki benim çocuğum deyişinden daha bir istekli ve heyecan vericiydi babama…
Evet,tahmin ettiğiniz gibi ben öğretmen bir ailenin çocuğuyum.Anne ve babam öğretmen.Hatta Ablam,eniştem,amcam aile dostlarımız,en yakınlarımız hepsi öğretmen.En önemlisi de gurur duyduğum oğlum da İzmir Dokuz Eylül de Türkçe öğretmenliği okuyor,ikinci sınıf öğrencisi.Bizim ufaklık da fen bilgisi öğretmenliği okumak istiyormuş…
Küçüklüğümde ki kıskançlığım, büyük bir gurura bıraktı bugün yerini…Asla öğretmen olmayacağım derken,sözümü tuttum ama ne öğretmenlerden,ne öğrencilerden,ne de okullardan alabildim gönlümü de bedenimi de…
Kalkınmanın,aydınlık ve huzurlu bir geleceğin bu mesleğin eseri insanlardan, ailesini de bu mesleğe ortak eden fedakar öğretmenlerden geçtiğini ruhuma da bedenime de öyle bir kazımışım ki anlatamam.Şimdi; hem kendi çocuklarım için, hem de gelecek neslin tüm güzellikleri için gönüllü eğitimci olarak nitelendirerek kendimi, okullar da ve yazı yazdığım gazeteler deyim.
O zamanlar,bu bir feryat -yakarıştı anne babasının öğrencilerini kıskanan küçük kız çocuğunun.
Bir dileğim-isteğim var Milli Eğitimden, devletimizden anne ve babasından istemeden uzak kalarak büyümüş bir öğretmen çocuğu olarak:
Çok iyi biliyorum;Maalesef ,yeterli kalite de ve sayı da okul yok ülkem de ama, lütfen öğretmen çocuklarını düşünerek okul ve iş yerleri açın.Çalışan ebeveynlerin-özellikle öğretmenlerin çocukları kurumlara ait kreşlerde anne ve babalarına yakın büyüsünler…Onların sınıfların da tebeşir tozlarını soluyarak okul çağına geldim. Çaresiz kalıp çocuklarını bırakacak güvenilir bakıcılar bulamayanlara,o maddi imkansızlıklarla cebelleşen öğretmenlerimize destek istiyorum.
Başta, baş öğretmen Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere ebediyete intikal etmiş olan babam ve tüm öğretmenlerimize minnetlerimi sunuyorum.Sağlıklar dileyerek de yanımızda olan emekli ve çalışan tüm öğretmenlerimizin ellerinden öpüyor, öğretmenler gününü kutluyorum.Gelecekte bu mesleği icra eden ve edecek olan öğretmenlerimizin daha geniş imkanlarla ve huzur dolu, ailelerini de ihmal etmeden, maddi imkansızlıkları olmadan çalışmaları dileği ile…