MUTLU TOPLUM
MUTLU TOPLUM
İnsanları ayırma ha!
Hepsine adil ver hakkın.
Hayırlıdan ayrılma ha!
Her şeyin gerçeğini söyle.
Etrafına dostluk saç ha!
Eser kalır, sen gidersin
İyi belle unutma ha!
Önce hizmet sonra sensin.
Denizli Babadağ Çarşısı
Ahilik kültürünü yansıtan bu halk deyişinden ilham alarak, Meslek ve İş Etiği konusunda diyebiliriz ki; insanları ayırmadan, herkese adil bir şekilde, gerçeklerden hareket ederek, dostça, kurum kültürünü gözeterek, onlara hizmet sunmayı şiar edinmek gerekir.
Bizler öğretmeniz, bir yerde eğitim vasıtasıyla kamu gücünü, kaynaklarını kullanmaktayız. Ahlak dediğimiz zaman, birey ve toplum için en doğru ve en erdemli olan davranış, tutum ve değerler aklımıza gelir. Etik ise, bir iş yapılırken, o işin toplumun benimseyeceği, kabul edeceği yöntemlerle yapılıp yerine getirilmesidir. Yani ahlak, herkese ama herkese lazım olan davranışsal özellikler olurken, etik ise güçlü olan, hakim olan, kamu gücünü kullanan, organize olan her yapıya gerekli olan kurallar bütünüdür diyebiliriz. Bizler de kişisel olarak kendimize ait ahlaki özellikleri olan bireyler olarak, gezen, eğlenen, erdemli erdemsiz, utangaç, yırtık uslu, yaramaz, asabi vs. kişisel özelliklerimiz olabilir. Ama söz konusu topluma hizmet, kamu gücünü kullanma olduğunda, tüm bu kişisel özelliklerimizi bir tarafa bırakarak, yaptığımız işi, mesleği etiğine uygun olarak yerine getirmemiz gerekir.
Çünkü karşımıza gelen insanlar, bizden çabuk, verimli, kaliteli, amacına uygun, eşit bir hizmet beklemektedir. İnsanlar zengin, fakir, yaşlı, genç, güçlü, güçsüz, bakımlı, bakımsız, farklı cinsten, engelli, özürlü, ayrı dinden, inançtan vs. olabilir, ama bu onların hizmeti keyfi uygulamalarla almalarına neden olamaz, olmamalıdır da.
Bir veli okula geldiğinde kayıt işlemi varsa çabuk ve sorunsuz olmasını ister, öğrencisinin sorunu varsa yine yansız, problem çözücü, güler yüzlü, etkili, yol gösterici bir yaklaşım görmek ister. İş etiği veliye veya diğer hitap ettiğimiz kesimlere bu toplumsal memnuniyeti artırıcı kriterleri ilke edinerek davranmamızı gerektirir.
İş etiğinin yerleşmesi, gelişmesi eğitimle olur. Şu an eğitim alan insanlar ileriki yıllarda özel veya kamusal alanda topluma hizmet birimlerinde yer alacağından, şimdiden etik ilkeleri benimseyerek yetişirse, toplum o derecede etik ilkeleri hayata geçirir ve hizmetler kamu memnuniyetini sağlayıcı şekilde sunulduğundan bireylerinin mutlu olduğu bir ülke duruma gelir.
Bu konuda gelişmiş ülkelerde yapılan araştırmalar, etik kurallara bağlı organizasyonların, etiksiz olan rakiplerine oranla daha başarılı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yani ülkemizde, şehrimizde okullar, kurumlar, işletmeler arasında gördüğümüz farklar gibi. İnsanlar hizmeti, servisi, problem çözücülüğü, güler yüzü, pratikliği ve de insanlığı nerede görürse oraya yönelmektedirler.
Hayat en yalın haliyle, bireylerin ihtiyaçlarını karşılama mücadelesidir. Kim bu mücadeleyi kolaylaştırırsa kazanan o olur. Etik ilkelere bağlı olan kurumlar bu mücadeleyi kolaylaştırıcı tutum sergiler, hizmeti kolaylaştırır, basitleştirir, adil dağıtır, çıkarsız, rüşvetsiz, hediyesiz yerine getirir. Ayrıca duyarlı olur; öneri ve şikayetleri dikkate alarak kendi bünyesinde değişimi ve dönüşümü anında gerçekleştirir. Sonuçta bireyler mutlu olur, bireyler mutlu olursa toplum da mutlu olur. Mutlu bireyler topluluğu da evrensel mutluluğa daha çok katkı yapar.
Ayrıca iş etiğine önem verildiğinde, etik iklimli kurumların çalışanlarının motivasyon ve moralleri yükselir. İnsanlar bu kurumları daha çok benimser. İş etiğine uymayan davranış ve tutum sergileyen kurumlar olumsuz izlenim yaratırlar, bu da insan nazarında silinmeyen bir kötü imaja neden olur. Yani bu kurum kötüdür, işe yaramaz etiketi yapışır kalır. Yıllar geçse de bu imaj değiştirilemez.
Sonuç olarak diyebiliriz ki; bulunduğumuz kurumda etik değerler ön plana çıkarılarak, etik iklimi hakim olmalı, yoğun bir şekilde etik davranışlar yaşanmalıdır.