KENDİNİ BİLMEK



İnsanı anlamak oldukça zordur. İnsan da kendisini anlamalıdır.  “Kendini bilen Rabbini bilir” der, Hz. Ali.

“İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir. Sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır”  sözü şiarımızdır.

Geçmişini düşünüp, geleceği için plan-proje yapan insan hatadan, kusurdan âri değildir. Bazen bilerek, bazen de bilmeyerek hata yapabilir, yapmaktadır. “Bilmeyerek ve unutarak yaptıklarınızdan size günah yoktur.”

Yan gelip yatmanın, çalışmadan kazanmanın iyi bir iş olmadığını herkes bilir. Toplumda iş arayanlar var. Çalıştıracak insan arayan da var. Kimi çalıştığı işini, kimi de çalıştırdığı elemanını beğenmiyor. İş arayan, ya da çalıştığı işi beğenmeyip iş değiştirmek için, adam arayanları duyar görürüz.

İş arayana soruyoruz, mesleğin ne? Lise, üniversite mezunu olduğunu söyler. Ne iş yaparsın? “Masa başı” der.

-Ne yapacaksın masada? Plan- proje falan mı çizeceksin, mühendis misin?

-Hayır! Masa başı iş olursa yaparım!..

-Meslek ne, yok. Çay falan mı taşıyacaksın, temizlik olmaz, “ben onun için okumadım” der.

Bir de mesleğini beğenmeyip değiştirmek isteyenler vardır. Kimisi parasına, Kimisi de makamına hayrandır. Parası bol, malı-mülkü çok olsun. Etrafındaki insanlara hava- caka atsın.

Bazı insanlar ayrıcalıklı yaratılmıştır. Makam - mevki onların olmalıdır. En layık kişiler kendileridir. Alttakilere emredecekler. Meşin kapıdan gireceksin içeriye, oturacaksın döner koltuğa gelsin çaylar gitsin çalışanlar. Herkes emrinde olacaktır. İzinsiz kapıdan girilmez. Kapı kenarındaki masa başı memuru sayar geleni gideni.

Bu ülkede daha halledilecek çok iş var. Üniversiteler yeni bölümler açmalıdır. Talep edeni de çok olacaktır. Yeterince var deyip, kesip atmayın! Hani nerede müdür yetiştiren fakülteler, masa başı memuru yetiştiren bölümler hangi okullarda var?

“Eğri oturup doğru konuşalım” diye bir söz vardır, katılır mısınız bilmem. Mesleğinde çalışıp başarılı olan kaç kişi, aç açık kalmış ya da işinden olmuştur?

Evinizin badanasını yaptıracak, çatısını tamir ettirecek, çeşmenizin musluğunu değiştirecek insan bulmakta zorlanıyorsunuz değil mi?

Yeryüzünün en üstün varlığıyız ama hep kendimiz, şahsi çıkarlarımız uğruna ömrümüzü, etrafımızı yiyip tüketiyoruz.

Bu bana yeter, birazda başkası yesin, kazansın diyemiyoruz, neden?

Hep bir birimizi yiyoruz. Kan, gözyaşı var aşımızda. Diğer varlıklarda bu yok. Onlar doyuncaya kadar yerler. Aslan sürüden bir tane ceylanı yer. Diğerlerine dokunmaz. İnsanlar öğle değil. Birbirini öldürmek için yarışmaktadırlar adeta. Yeryüzünde bütün insanlara yetecek kadar yiyeceğin olduğunu bilebilsek de beraberce yaşayabilsek. Kurt kurtluğundan vazgeçmez, koyun efendi başının çaresine bak.

Bir gün kurt koyuna yaklaşır;

-Koyun kardeş gel seninle arkadaş olalım, der. Koyun,

-Olmaz, beni yersin, der. Kurt yemin billah eder,

-Yemem, karnım tok. Ben sadece seninle arkadaş olmak istiyorum, hem benim yanımda rahat edersin, der. Koyun ısrara dayanamayıp, kurdun teklifini kabul eder. Bir gün denize açılırlar. Kurt güvertede, koyun aşağıdadır. Her ikisi de halinden memnun.

Güneşin altında deniz sefası sürerken kurt güverteden bakar. Koyun iyice beslenmiştir. Bu denizin ortasında bir ziyafet gerekir kendisine. Bahane lazım koyunu yemek için. Seslenir yukardan,

-Koyun, koyun der. Koyun,

-Buyur kurt kardeş, der.

-Toz ediyorsun haaa…, der. Koyun,

-Vallah billah etmiyorum, kurt kardeş, denizde toz olmaz ki, der. Kurt.

-Ben toz ediyorsun dersem ediyorsun demektir, deyip atlar koyunun üstüne ve afiyetle yer.

Siz siz olun kurtlara koyun olmamaya gayret edin. Namerde muhtaç olmak ölmekten beterdir.

Yardımcı olarak Allah yeter. Allah yar ve yardımcınız olsun.