KADINLAR



Doğumuyla başlayan rolünün kıyafetine bürünür yavaş yavaş. Aşk’la çalışır, didinir ve hep sevdiklerine adar kendini. Durmaz, dinlenmez, soluk almaz… Bunlardan birini yapsa sanır ki onunla birlikte dünya duracak, hayat duracak… Düzen bozulmasın diye kendini unutur en sonunda.

Birinci kural erkeğin hep bir adım gerisinde durması gerektiğidir. Büyükanne, anne ve diğer kadınlardan duyduklarıyla hayatına yön verirken; kızını da şimdiden öğütleme yoluna gider.

Hayatının her evresinde “kadın” olacak ve rolünün gerektirdiği gibi farklı replikleri ve kıyafetleri deneyecektir, denemek zorundadır çünkü yüzyıllardır süren gelenek devam etmelidir. Bu ona devredilen mirastır, hayat gayesidir…

Ve bazen çok ağır gelir yükü. Altında ezilir. Kimselere dert yanamaz, derdine çareler arayamaz, cehaletinden dolayı ya ayıp ya günah bilir.

Sıkışmışlığın verdiği bir buruklukla sahnede ki duruşunu bir türlü koruyamayarak küçük düşer toplumda. Sevmese de katlanır, kırılsa da gülümser. Hâlbuki ayıp, günah nedir, hurafe nedir ayırt edemediği için kısır döngünün gönüllü kölelerinden biridir artık. Sanki “kadın” doğmak suç gibi aklına, yüreğine, diline kelepçeler vurulmuştur. Oysaki o kadındır. Değer görmesi gerekir.

Kadın; annemiz, kız kardeşimiz, eşimiz / hayat arkadaşımızdır, kız çocuklarımızdır. Bize hizmet eden, her türlü işimizde yardımcı olan, hastalandığımızda başımızda duran, uyumayan ve yanımızdan hiç ayrılmayan, iyi ve kötü günlerimizde eşsiz destekçimiz olan, sevgisini bonkörce sunan Allahın bir emaneti olan nadide çiçeklerdir.

Kadınlar; Yüce Yaratıcının narinlik, incelik, hassaslık verdiği güzelliklerdir. Onun yanında neşe, huzur, rahatlık vardır. Kadınların değer görmesi temennisiyle…

Hayatı kolaylaştıran kadınlarımızın dünya kadınlar gününü kutlarım.