İSTİKRARA OY



22 Eylül 2013 Pazar günü federal Alman Parlemento seçimleri yapıldı. Almanya Başbakanı Bayan Merkel’in Hristiyan Demokrat Partisi CDU, Hristiyan Sosyalist Partisi CSU ile birlikte %42 oy alarak tarihi bir başarı elde etti. Bayan Merkel, Konrad Adanauer ve Helmut Kohl gibi Almanya tarihinde 3. İktidar yılına ulaşan 3. Başbakan oldu.

Seçimlerde CDU/CSU partilerinden oluşan birlik partileri tarihi büyük bir başarı yakalarken FDP yani Liberaller ilk defa %5 barajının altında kalarak büyük bir hezimet yaşadılar. %10 oy kaybı müthiş bir kayıp! FDP’nin vizyonsuz, toplumla bütünleşemeyen, karizma yoksunu Parti önderleri partiyi maalesef baraj altında bıraktılar.

Eş başkanlıklarını Claudia Roth ve Cem Özdemir’in yaptığı Birlik90/Yeliller partisi ise gerek Münih adaylarının Pedofili fikirleri dolayısı ile seçimlerden çekilmesi, gerekse Kreuzberg/Neuköln adaylarının gene pedofili ve aile içi ensest ilişkilere bakışı ve de Partinin izlediği vergi politikaları nedeniyle Alman seçmenler nezdinde yeterince oy kaybetmelerine sebep oldu.

Yeşiller partisine geçmiş seçimlerde sürekli destek ve oy veren Türk seçmenler ise, başta Claudia Roth olmak üzere birçok milletvekilin ve parti temsilcisinin Türkiye’deki Gezi olaylarına taraf olmaları ve kıçkırtıcı açıklamalarda bulunmaları nedeniyle bu sefer mesafeli durdular ve oy vermediler. Neticesinde de Yeşiller de önemli ölçüde oy kaybetmiş oldular.

Alman Sol Parti (Die Linke) artık bu ülkenin 3. Büyük partisi olduğunu ispatlayarak seçimlerden başarı ile çıkmış oldu. SPD yani Sosyal demokratların bir türlü toparlanamamaları, geçmişte Hartz IV ve benzeri politikalarda yanlışlıklar yapmış olmalarını seçmenler unutmuş değil. Ve seçmenler nezdinde büyük bir kırılma sağlayacak karizmatik lider henüz SPD içinde maalesef yok. Bu da CDU‘nun başarısının ana nedenlerinden biri.

Almanya’daki Türk toplumu ilk kez çok büyük bir tarihi birlik örneği göstererek tüm Medyasıyla ve STK’larıyla kampanyalar yaparak halkımızı seçimlere iştirak etmeye teşvik etti. STK'ların birlik ve beraberlik içinde hiç bir partiyi işaret etmeden seçimlere teşvik ederek halkımıza oy kullanmalarını tavsiye etmesi çok önemli ve başarılı olmuştur. Bunun olumlu sonuç ve yankıları önümüzdeki günlerde iktidarından muhalefetine tüm siyasi partilerin kendilerine çeki düzen vermesine, parti progranmlarını gözden geçirmelerine ve yeni düzenlemeler yapmalarına sebep olacaktır.

Almanya’daki Türk toplumu geçmiş yılların aksine Yeşiller ve Sosyal demokratlarda yoğunlaşmamış, işsizlik, ekonomi, vergi, eğitim gibi politikaları da dikkate alarak büyük ölçüde CDU’ya da oy verenler olmuştur.

Bu seçim sonuçlarına göre Almanya’da koalisyon kaçınılmaz oldu. CDU/CSU partileri, ya yeşiller ya da SPD yani Sosyal demokratlarla koalisyon kurmak durumunda kalacak. Hem Yeşiller hem de SPD Koalisyon görüşmelerine katılmak zorunda yoksa koalisyon kurulmaz ve de seçimler yenilenirse (çok az ihtimal) CDU/CSU tek başlarına iktidara gelebilirler.

Sosyal Demokrat Parti SPD 470.000 üyesinin oyuna baş vurarak koalisyonda yer alıp almayacağını belirleyeceğini söyledi yani bir nevi parti içi referandum bu. Ama riskli, sonucunda başarılı olunamazsa lider kadrosunu tamamen yok edecek bir girişim.

Yeşiller`in oy kaybı bu partide yönetimi değiştiriyor. Roth ve Trittin gibi güçlü isimler artık 2. kademede kalacaklar, kavgalar şimdiden başlamış bulunuyor. Eee görünürde bir Gezi olayı da yok. Claudia hanım showunu artık mahalle aralarında yapar veya anılarını kadın sığınma evindeki bayanlara anlatır.

Seçimlerden sonra SPD, Yeşiller ve FDP istediği sonuçları almamanın şaşkınlığını yaşıyorlar. Ne yapacağını bilen sadece CDU ve Sol Parti. Almanya`da 22 Eylül Federal Seçimlerinden sonra siyasi "artçı depremler" partiler de daha çok yıkıma neden olacak gibi.

Bir yönüyle de bu seçimlerdeki oy dağılımı göstermiştir ki; Alman seçmenler eşcinsel, pedofili ve ensest yaklaşımları olan sapkın politicakacılardan ziyade muahafazakar adayları seçmişlerdir. Bu da Almanların aile yaşantısına verdikleri değer ve önemin artmakta olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

Almanya’daki Türklerden 11 Milletvekili meclise girmiş durumda, yalnız bunlarda belli bir kesimi temsil eden, halkın tamamını kucaklayamayan kişiler. Alman kökenli seçmenlerin oyu olmadan hiç bir Türk, sadece Türk seçmenlerin oylarıyla seçilemez, bu imkansızdır. BIG gibi ayrı bir parti macerası yanlış ve tutarlı değil. BIG’ in almış olduğu oy miktarı, hem adayların hemde parti politikalarının ve de varlık sebeplerinin yanlışlığını ortaya alenen koymuştur. Türk seçmeni homojen bir yapıya sahip olmadığı için Türk adaylar Demokratik her partide kendisine yer bulacak birikime ve derinliğe sahip olmalıdırlar. Bunun için Türk kökenli vatandaşların mevcut siyasi partilerde siyaset yapmaları daha akılcı ve verimli olacaktır.

Türkler bundan böyle sadece oy kullanan değil, partilere üye olup aktif sorumluluk alarak hassasiyetlerini parti organlarına aktarma durumundadırlar. Siyasi partilerin bu seçimden sonraki mevcut karmaşa ve arayışları bu açıdan Türklerin ekmeğine yağ değil, tereyağı sürmektedir.

Yeterki geniş kitlelere söz geçiren STK’lar, böl ve yönet oyununa, küçük olsun ama benim olsun anlayışına sahip olmasınlar.

Bu seçimlerdeki birlik ve beraberlik bir sonraki Federal Alman seçimlerinin Türkler için daha da önemli başarılar getireceğinin müjdecisi olmuştur.

Daha güzel yarınlarda görüşmek üzere…