Hz. Ömer, artık ihtiyaca cevap veremeyen Mescid-i Nebevi’yi genişletmek istiyordu. Bunun için mescit etrafındaki arazilerin istimlak edilmesi gerekiyordu. Ancak arazi sahibi Hz. Abbas, mescid için bile olsa yerini satmak istemiyordu.
Halife Hazreti Ömer, ziyaretçi çokluğundan dolayı Mescid-i Nebevi’yi genişletmek istemişti. Bunun için Efendimiz’in mübarek kabirlerinin etrafındaki arsaları istimlak edip mescide katması gerekiyordu. Çevredeki arsa ve ev sahiplerine tekliflerde bulundu:
- Evinizi, arsanızı Resulullah’ın mescidini genişletmek için satın almak istiyorum. Kimse malına değerinden aşağısını vereceğimi sanmasın. Herkes kıymetini söylesin, gönlünden geçirdiği fiyatı bildirsin. Resulullah’ın mescidine zorla alınmış arsa ilave etmeyi düşünmüyorum.
Herkes arsa ve evinin değerini söyler, binalar, arsalar satın alınır, Resulullah’ın mescidi genişletilmeye müsait duruma gelir. Ancak bir pürüz var. Onu da halletmek gerekiyor.
- Nedir o pürüz?
Hazreti Abbas, arsasını satmak istemiyor. Mescide de olsa vermeyi düşünmüyor. Halife bizzat meşgul olur, tekliflerini tekrar eder:
- Ya Abbas, arsanın değerinden aşağısını vermeyi düşünmüyoruz. Resulullah’ın mescidine böyle zorla alınmış bir arsa ilave etmeyi de uygun bulmuyoruz. Şayet verilen fiyat az geliyorsa emsallerinden de fazla fiyat vereyim, arsanı ver de bu iş bitsin. Mescid-i Nebi ziyaretçileri içine alacak genişliğe ulaşmış olsun, ihtiyacı karşılayacak hale gelsin.
Hayret! Abbas’tan beklenmeyen tavır:
- Hayır, mülk benimse fazla fiyat verseniz de satmak istemiyorum. Zorla alacaksanız o başka!
MAHKEME KARARI ŞOK EDER
İçinden çıkılmaz bir durum söz konusu olunca Halife olayı mahkemeye intikal ettirir. Hakim meşhur hukukçu Übeyd bin Kab. Taraflar huzurdalar. Devletin iddiası:
- Biz yönetim olarak Abbas’a değerinden fazla fiyat verdik, artık diretmemeli, arsasını vermeli ki, Resulullah’ın mescidi ihtiyacı karşılayacak şekilde genişleme imkanı bulsun.
Abbas’ın cevabı:
- Arsa benimse, mülküme ben sahipsem, değerinden fazla da verseler vermek istemiyorum. Ne para zoruyla, ne de mescide ilave etmek iddiasıyla mülkümü elimden kimse alamaz.
Mahkemenin kararı:
- İslam hukukunun gereği kimse başkasının mülküne ve arazisini isterse para zoruyla olsun, alamaz. Mescid için de olsa mal sahibini zorlayamaz. Abbas’ın mülkü Abbas’ta kalacak, hükümet istimlak için zorlamayacaktır.
Mahkemenin tartışma götürmez bu kararı kesinleştikten sonra taraflar kalkıp gitmek üzere kapıya yönelmişken bir ses işitilir. Bu ses Abbas’tan başkasının sesi değildir. Bakın ne diyor Abbas:
- Ya Übey, mahkeme bitmiş, karar kesinleşmiştir değil mi?
- Evet mahkeme bitmiş, karar kesinleşmiştir. Kimse senin arsanı fazla fiyat vererek de olsa zorla alamaz.
ARAZİSİNİ HİBE EDİYOR
- Öyle ise der, şimdi beni dinleyin. Mahkemenize açıkça ifade ediyorum. Arsamı şu andan itibaren Resulullah’ın mescidine ilhak edilmek üzere hibe ediyorum. Hem de tek kuruş almadan, hiçbir maddi menfaat beklemeden. Hepiniz şahit olun, parayla alınamayan arsam, hiçbir karşılık verilmeden Resulullah’ın mescidine hibe edilmiştir ve mülk bu andan itibaren halifenin tasarrufuna girmiştir.
Übeyd bin Kab’ın sorusu:
- Ey Abbas, neden böyle bir tutumu tercih ettin? Önce aşırı fiyatla da olsa vermedin, şimdi ise parasız hibe ediyorsun?
Abbas’ın kitaplık çapta cevabı tek cümleden ibaret:
- İslam’ın insan haklarına gösterdiği saygıyı dünyaya duyurmak için! (A. Şahin’den)
İslam’ın insan haklarına kazandırdığı kıymetlerden birisi de mülkiyet hürriyetidir. İslam, ferde mülkiyet hakkı tanımış, ona, bu duygusunu meşru şekilde tatmin etmesi için zemin hazırlamıştır. İslam’ın tanıdığı mülkiyet hakkına, sahibinin izni olmadan hiçbir şekilde müdahale edilemez. Dinimiz bu hakikati asırlar öncesinden bütün dünyaya duyurmuştur.
BİR DUA
Aramızdaki kardeşlik bağlarını güçlendir
Allah’ım! Bin aydan daha hayırlı olan bu mübarek geceni yüzü suyu hürmetine Sen’den diliyor ve dileniyoruz. Vatanımızı, milletimizi her türlü bela ve musibetlerden koru, muhafaza eyle. Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyen şer güçlere fırsat verme. Aramızdaki kardeşlik bağlarını güçlendir.
ALTIN ÖĞÜTLER
Allah’tan ümidini kesme
Zeynelabidin Hazretleri’nin şu altın sözlerine kulak verelim:
Hayret edilir o kimseye ki, hayatında zararı dokunacak yemeklerden kaçınır da, vefatında zararı dokunacak günahlardan kaçınmaz!
Zengin adam, Allah’ın taksimine razı olan adamdır.
Fakire verilen, daha onun eline geçmeden Allah’a ulaşır.
Allah’tan ümit kesmek, günaha girmekten kötüdür. Allah’tan kork, fakat ümit kesme. Unutma ki Allah affederse kimse O’na niçin affettiğini soramaz.
HADİS BAHÇESİ
Hiçbir iyiliği küçümseme
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “Din kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa, hiçbir iyiliği küçümseme.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları)
Hadisin verdiği mesajlar
1. Hiçbir iyilik basit görülmemeli, elden gelen her güzel iş yapılmalıdır.
2. Müslümanlar birbirini sevmeli, birbiriyle kaynaşmalıdır.
3. Sevgi dolu bir gönlün habercisi olan tebessüm, insanlardan esirgenmemelidir.
BİR NÜKTE
Şefkatin böylesi
İnsanların geçici dünya hayatıyla alâkalı bazı sıkıntılarını giderme, burada huzur içinde yaşamalarını sağlama, onlara alâka duyma gibi hususlar şefkatin sadece bir yanını teşkil etmektedir. Şefkatin tam ve olgun hâli ise, ancak insanları ebedî azaptan kurtarıp sonsuz bir mutluluğa kavuşturmak için gereken bütün himmet ve gayreti ortaya koymakla gerçekleşir.
BİR HATIRLATMA
Çocuğumu zararlı alışkanlıklardan nasıl koruyabilirim?
1. Çocuklarını zararlı alışkanlıklardan korumak ve onlara olumlu ve düzenli bir hayat yaşatmak isteyen ailelerin yapacakları en önemli şey, iç yaşantılarıyla çocuklarına örnek olmak ve onlara doğruları göstermektir. Ailesinde zararlı alışkanlıklara karşı olumlu ve önemli davranış örnekleri gören çocuk kolay kolay zararlı alışkanlıklara yönelmez.
2. Çocuklara yeteri kadar para verilmelidir. Eğer ihtiyaçtan fazla para verilirse, lüzumsuz ve zararlı yerlere harcayabilirler. İhtiyaçtan az verilirse de para bulmak için bazı olumsuz alışkanlıklar edinebilirler. Buna dikkat edilmelidir.
3. Çocuğun arkadaşlarına ve içinde bulunduğu çevreye dikkat edilmelidir. Çocuğu kötü alışkanlıklara iten arkadaşları varsa, bu izlenilmeli, gerekli tedbir de alınmalıdır. Eğer bunun üstesinden gelmek zorsa, öğretmeniyle ilişki kurulmalı, konu okul idaresine kadar götürülmelidir.
4. Aile yuvası, çocuk için çekici ve sıcak bir ortam hâline getirilmelidir. Çocuk her türlü neşeyi, huzuru ve mutluluğu ailesinde bulursa, problemlerini ailesiyle paylaşırsa, dışarıyla paylaşacağı bir şeyi kalmaz. Bu şekilde zararlı alışkanlıklardan korunmuş olur.
5. Çocuklarınıza moral değerler aşılayın. Sevgi, saygı, hak, hukuk, tarih ve inanç gibi değerler çocuğun kişilik yapısına son derece olumlu katkılar yapar. Çocuğun kendi kendini denetlemesine, bir kişilik kazanmasına ve belli bir ideal oluşturmasına zemin hazırlar. Millî-dinî duyguları ve bilinci almış olan bir çocuk, örnek davranışlar sergiler ve zararlı alışkanlıklardan korunmaya çalışır.
- - - - -