İÇİMİZ KAN AĞLIYOR?



Artık ne haber dinleyecek ne gözyaşı dökecek halimiz kalmadı. Her gün duyduğumuz acılar, yüreğimizi kavuruyor. Ölenle ölünmez, deniyor amma, hem ölüyoruz işte, hem de kahroluyoruz. Evlatlarımızın acısına tahammül edecek halimiz kalmadı. Yetkililerin sıradan açıklamaları kimseyi tatmin etmiyor. Bu kan bu mutlaka dindirilmeli. Ülkenin evlatlarının acılarına ağlamaktan kendi acılarımıza ağlamayı unuttuk.

Dost bildiğimiz insanlar bir bir yanımızdan kaybolup gidiyor. Onların halleriyle hemhal olabilmek, onların aileleriyle birlikte olamamanın sıkıntıları her gün biraz daha artıyor.

Hac yolculukları başladı. Hac yolculuğuna hazırlanan amcalar, teyzeler, abiler, ablalar üzgün. “Şehit cenazeleri yüzünden içimiz dışımız boşaldı, gideceğimiz yerlere sevinerek gidemiyoruz”, diyor. İnsanlar düğün yapıyor, çocuklarını evlendiriyorlar, beyinlerinin bir köşesinde sıkıntı var. En mutlu günleri ama bir taraftan da yeis, üzüntü, tarif edilemez bir vicdan azabı, çocuklarımız bir bir şehit oluyor ben burada ne diye davul zurna halay çekiyorum diye düşünüyor. İnsanlar, ağıt yakarak ağlıyor. Evet, gerçekten öyle sevincimiz kursaklarımızda kalıyor. Düğünlerimizin tadı kaçtı.

Öğretmenler derste kendini verip öğrencilerine bir şeyler öğretemiyor, kafaları hep şehit haberleri ile meşgul. Bakkalı, marketi, esnafı, gazetecisi, memuru, amiri, hurdacısı, temizlikçisi, kahvecisi, boyacısı velhasıl herkes bu durumdan müzdarip ve rahatsız.

Sokakta kiminle konuşsak, herkes bu terör belasından ve şehit haberlerinden rahatsız, herkes en içten duygularla beddua ediyor, herkes ama herkes lanetliyor.

Ama konunun başka bir yüzü daha var. Herkes şehit haberlerinden ve terörden rahatsız ama konuşmayla bir çözüm üretilemiyor. İnsanımızın bu konu karşısındaki tepki motivasyonu sıfıra indi-indirildi. Bu durumun değişik sebepleri var. Dikkat edilirse, her şehit olayının arkasında mutlaka bir hata veya hatalar zinciri bulunuyor. Kimi olay için, önceden istihbaratın verildiği söyleniyor. Kimisinin ihbarcılar tarafından bildirildiği. Bu haberlerde vatandaşta bir yılgınlığa sebep oluyor, konuya karşı duyarlılığı törpülüyor, yöneticilere karşı inancı güveni yok ediyor. Bu haberler bilmeden yapılıyorsa gafilliktir, eğer bilinerek yapılıyorsa bu da ihanettir.

Biliyoruz ateş düştüğü yeri yakar ama bu ateş bütün yüreklere düşmeli herkes bir ana-baba kadar, kardeş kadar olmazsa da bu acıyı hissedebilmeli, evine işyerine arabasına bir bayrak asabilmeli, şehit aileleri derneğinin basın açıklamasına koşarak gelip katılabilmeli. Bir yardım kampanyası olmalı, maddi manevi anlamda bu kampanyalar desteklenmeli.

Bilindiği gibi bu konuya duyarlı olan insanlar istismar etmekle suçlana suçlana pasifize edildi. Hiçbir baskı bu duyguyu söküp atamaz ama şu anda bir durağanlık sözkonusu.

Yazımı her zaman yapmış olduğumuz bir dua ile bitiriyorum. Umarım sizlerde can-ı gönülden okursunuz.

Ya Rabbil Alemin;

Sen Ülkemizi, Milletimizi, Devletimizi Her Türlü İç ve Dış Tehditlerden Muhafaza Eyle,

Sen Bölünmez Bütünlüğümüzü Bozmaya Çalışanları El-KAHHAR İsminle Kahret.. Birlik ve Beraberlik İçerisinde Yaşamayı Bizlere nasip et,

İslamın Bayraktarlığını Yapmış, Şerefi, Bayrağı, Namusu için Can Vermiş Atalarımızdan, Dedelerimizden, Ninelerimizden Razı Ol Ya Rabbi,

Ülkemizi Bölmeye Yönelik Her Türlü Terör Belasından, Sen Türk Milletini Koru Ya Rabb..

Şuan Dağda, Sınırda, Ovada, Çamurda, Karda, Kışda, Zemheride, Ayazda Bu Vatan İçin Nöbet Bekleyen Askerlerimize, Polisimize ve Bütün Güvenlik Güçlerimize Yardım Et Allah'ım... Onları Koru Ya Rabbim...

Amin. Sayısız kereler amin.