HÜKÜMET TATBİKAT MI YAPIYOR ?

Abone Ol


-Alkol yasağı olarak algılanan yeni alkol düzenlemesi

-Temeli atılan üçüncü köprünün temel atma töreni esnasında Bakan Başbakan ve Cumhur başkanı tarafından ayak üstü on dakikada bulunan Yavuz Sultan Selim ismi

-Duble yollar da dahil olmak üzere getirilen komik hız sınırları çift şeritli bölünmüş yollarda dahi 50 km hız sınırı nedeniyle sinir sistemi bozulan sürücülerin yedikleri astronomik cezalar.

Bartın Terminalinden kalkacak otobüse gitmek için taksiye binen 6 km mesafeyi 28 dakikada gitmek zorunda olan yolcuların otobüslerini kaçırmaları ve kelime dağarcıklarındaki tüm küfürleri kullanarak birilerinin kulaklarını çınlatması

-Hatay Reyhanlıda meydana gelen terör saldırısının arka planının hala aydınlatılamaması bölgede yaşayan insanların Hükümete tepki göstermesi nedeniyle yapılan gözaltılar

-Barış süreci adı altında PKK ile başlatılan müzakereler sonucu silah bırakarak ülkemiz sınırlarından çekilmesi gereken teröristlerin kafa kurcalayan açıklamaları ve barış sürecinin içerisinde ne olduğunu hala bilmeyen halk

- iki ayyaşın yaptığı anayasa itibar görüyor’da dinin emrettiği kurallar neden itibar görmüyor.

- Hükümetin Suriye politikası ve bunlara benzer birçok konuda Hükümetin radikal açıklamaları ve çıkışları sonucu beklenen refleks sonucu Taksimde fitili ateşlenen Tüm Türkiye’ye yayılan protestolar.

Basına getirilen sansür nedeniyle bilgi alamayan olaylardan bir haber olan halk

Yaşanılan tüm olumsuzluklara polisin aşırı şiddet uygulamasına rağmen aklı selimin galip gelmesi sonucu polis timlerinin taksim meydanından çekilmesinin ardından olaylar duruluyor dediğimiz anda Başbakan’ın sürpriz açıklaması.

Başbakan tansiyonun düşmeye başladığı alanların boşalmaya başladığı bir anda “Taksim’e cami yapacağım “Bunun için CHP ve birkaç çapulcudan izin alacak değilim” sözleri “ “Hükümet Tatbikat’mı yapıyor” başlığını atmamıza sebep oldu. Başbakan’ın bu açıklamasının ardından Taksim’i boşalmaya başlayan vatandaşlar alana geri dönmeye eylemlerini sürdürmeye karar vermiş görünüyor.

Birçoğumuzun bildiği gibi strateji geliştirme şirketleri ve strateji uzmanları zaman zaman Amerika da ve Avrupa ülkelerinde uluslar arası boyutta beli bir coğrafyayı masaya yatırır ve coğrafya üzerinde belli hamleler yapar kitleleri harekete geçirir tasarladığı plan doğrultusunda Bahse konu coğrafya üzerindeki ülkeleri şekillendirir.

Bu toplantılara ülkemizden üst düzey yetkililerde katılır uzmanların çizdikleri senaryoları dikkatle izler notlarını alır.

Aslında masaya yatırılan projeler tamamen sanaldır uygulamaya konulursa başarı yüzdesi belli olur.

Ülkemizde son günlerde yaşanan olaylar karşısında ister istemez aklımıza küçük senaryolardan yola çıkarak Halkın göstereceği refleks karşısında Hükümetin elindeki Güvenlik güçleri ile Toplumsal olaylarda başarı yüzdesinin ölçüldüğü hataların tespit edilerek yeni stratejilerin geliştirilebileceği ufak tatbikat sahalarının oluşturulduğu izlenimi veriyor.

Şayet gerçekten yaşadığımız bu süreç bu şekilde reflekslerin ölçüldüğü İllerin Duyarlığının tespit edildiği bir Tatbikat ise ileride Hükümetin daha radikal kararlara imza atacağının göstergesinden başka bir şey olamaz.

Ayrıca Başbakan’ın son konuşmasında “Taksim Meydanına cami yapacağım bunun için CHP den ve birkaç çapulcudan izin mi alacağım” söylemi bu günden itibaren olayların akışını farklı mecralara götürecektir.

Bugün itibariyle geldiğimiz nokta 5 gün öncesinden daha tehlikeli boyuta gelmiştir 02-06 2013 tarihi itibari ile taksimde ve Türkiye nin herhangi bir noktasında protesto eylemlerine katılacak kitleler Cami yapımına karşı gelen kitleler olarak anılacak haliyle göstericilere polisin yanı sıra karşıt guruplarda müdahale edecektir.

Kesinlikle kimsenin istemediği şu an Taksimde Kızılay’da İzmir’de kısacası ülkemizin herhangi bir noktasında Hükümet Karşıtı gösteri yapan insanların dahi istemediği Laik İslam Çatışmasının yaşanmaması için meydanları dolduran kitlelerin ve güvenlik güçlerinin daha sağlıklı düşünmesi gerekmekte.

Türkiye coğrafyasının birilerinin oyun alanı olmadığını bu ülkenin zor günlerinde birlik beraberlik içerisinde üzerinde oynanan oyunları nasıl bozduğunu hepimiz biliyoruz.

Bu ülkede yaşayan ve bu gün meydanlara inen insanların Ezan sesine ve Camiye karşı eylem yapmadığını da hepimiz biliyoruz. Yapmamız gereken sadece biraz hoş görü biraz anlayış.

Unutmayalım meydanlarda eylem yapanlar bizim amcamız halamız kardeşimiz yâda onlara biber gazı ve su sıkan sis bombası atan jop vuran poliste bu ülkenin insanı eylemcilerin arasında onlarında akrabası var dayısı teyzesi halası kardeşi var eylem yapan insanların arasında marjinal guruplar olabilir nitekim Bartın’da yapılan protesto gösterilerinde biz de bu gurupları gördük 1500 kişinin içerisinde sayıları yirmiyi geçmiyor ancak bu gurupların kışkırtması ve arada kitlelere attırdıkları sloganlara rağmen Bartın Emniyet Müdürlüğü ekipleri bu oyuna gelmeyerek eylemci kitlelerin sözcüleri ile devamlı görüşerek azınlıkta kalan 20 kişilik gurubun kitle üzerinde hakimiyet kurmasını engelledi.

İstanbul’da eylemlerin başladığı ilk günlerde polisin orantısız güç kullanmasının ardından olaylar tırmanışa geçti ne vardı sanki insanlar orada eylem yapsa çadır kursa slogan atsa devlet zarar ’mı görecekti hükümetin bir yerimi incinecekti Müdahale olmasaydı olaylar bu noktaya gelir miydi? Başka illere sıçrar mıydı? Kesinlikle hayır olaylar bu noktaya gelmezdi hükümet ve İstanbul valisi her konuşmasında kitlelerin arasında provokatörler var biz onları çok iyi biliyoruz diyor. İster istemez şu soru akla geliyor sayın vali acaba bu provokatörlerden polisin içerisinde olamaz mı yunan polisinin Türk halkına dahi yapmayacağı şiddeti yapan silah kabzası ile yerde yatan vatandaşı döven hırsını alamayan diğer polislerin tekmeleyerek hastanelik ettiği kişi yanılmıyorsan bu ülkenin vatandaşı evde eşi ve çocukları var kendi inandığı doğruları demokrasi gereği dillendirmek akşam olunca evine gitmek üzere meydana gelmiş sıradan insan dağda askere polise silah sıkan terörist değil bu ayrımı göremeyecek öfkesine yenik düşerek eline geçirdiği göstericiden tüm hırsını alan bir polisin alanlardaki insanların arasına karışmış provokatörden ne farkı var.

Biz gazetecilik mesleğimiz gereği polisler ile iç içe çalışırız ne şartlarda mesai yaptıklarını da çok iyi biliriz sosyal hakları olmayan sendikal hakları önce verilen sonra ellerinden alınan birçok zaman aile yaşantılarından ödün veren vekilleri asillerden korumak için mesai saati olmadan 24 saat çalışan gece mesaisinde müdahale ettiği olay esnasında kendisinden şikayetçi olan kişi nedeniyle sabah evine ailesinin yanına istirahata gitmesi gerekirken adliye koridorlarında hakime savcıya ifade vermek için akşama kadar bekleyen polis tabi ki öfkeli olacak tabi ki öfkesini bir yerde kusacak ancak polisin yaşadığı tüm olumsuzlukları üzerine kusacağı yer halk olamaz olmamalı.