HAYATI DÖKMEDEN TAŞIMAK

Abone Ol

Yeni bir yıla daha girdik. Hayatın akışı içinde yaşamı idame ettirmenin telaşı ile işyerinde ya da özel hayatımızda sayısız sorunlarla boğuşurken, yürüdüğümüz hayat yolunda oradan oraya savrulduğumuz anlar vardır. Tüm iyi niyet ve var gücümüzle ekmeğimizi kazanmaya çabalarken olayların gidişatı bazen kontrolümüzde bazen de kontrolümüz dışında gelişebilir. Hatta bizi,  çevremizdekileri olumlu ya da olumsuz etkileyebilir. Bazen büyük oranda iyi niyetimizin kurbanı olur, bazen işlerimiz yolunda gider hatta umduğumuzdan daha fazlasını elde edebilir, bazen de istenmeyen olaylarla karşılaşır elimizde avucumuzda ne varsa kaybedebiliriz.  Bu süreçler içinde bazı konularda iyi kararlar aldığımız ve başarıya ulaştığımız, bazılarında da başarısız olduğumuzu, ne yaparsak yapalım bazı şeylerin planladığımız gibi gitmediğini, işin olacağına vardığını görürüz.

Bu durumda nasıl olsa her şey sonunda olacağına varıyor deyip işi gidişatına bırakıp hiçbir şey yapmadan işi olacağına bırakmak mı gerekir? Cevap tâbi ki hayır. Önemli olan,  soğukkanlı kalınmalı, sağduyulu olup, düşünerek hareket edilmeli.  İşlerin iyi gitmediği fark edildiğine “Zararın neresinden dönülürse kârdır” sözünden hareketle, nerede hata yapıldığı araştırılmalı. Küsmeden,  umutsuzluğa kapılmadan, olumlu ya da olumsuz sonuçtan gerekli dersleri ve verilen mesajı anlamaya çalışarak, başarıya ulaşmak için doğru adımlar atarak, ailemize karşı sorumluluklarımızın idraki içinde onları koruyup kollayarak, yılmadan çalışmaya, emek sarf etmeğe devam etmeli. Korkuya, paniğe kapılmadan  atacağımız yeni adımlarımızı planlayarak atmalı, kader böyleymiş deyip kenara çekilmemeliyiz.

Kader diye bir mukadderat var olduğu inkar edilemez. Kader bazen bazı şeylere yön verebilir ancak değişmez, elimizi kolumuzu bağlayıp kişiyi tutsak eden bir olgu değildir. Dini yönden kader hassas bir konudur. Allah insana akıl ve seçme hakkı vermiştir. Bir şekilde kötülüğü seçen kimse kötülüğe, iyiliği seçen kimse ise iyiliğe gider. Aslında yapılan her seçim, atılan her adım için insanın iradesi devrede olduğu için kişi tüm olanlardan kendisi sorumludur. Kader anlayışı insanın iradesini yok sayan bir anlayış değildir. Allah Bir şeyin olmasını veya olmamasını diler ve ezelden ebediyete değin olmuş olan ve olacak her şeyin zamanını, yerini ve nasıl olacağını bilir., Kadere inanma, kabul etme aslında budur. Örneğin günümüzde dünyayı saran defetmeye çalıştığımız salgın hastalığı ele alalım. ‘Aman canım nasıl olsa kaderde ne varsa o olur’ diyerek maskesiz gezer, hiçbir hijyen kuralına uymaz, aşı olmaz hiçbir tedbir almadan taşıyıcılarla görüşür; sonra da hastalığa yakalandığımızda buna kader diyemeyiz. Başka bir örnek: Toplumun en küçük ve en önemli yapıtaşı olan aile içerisinde herkesin özellikle anne ve babanın önemli görevleri vardır. Mesuliyetimizin idraki içinde, vazifelerin yerine getirilememesi aile içinde büyük sorunlar yaratır, düzen bozulur ayrılmalar olur, aile yıkılır. Bu kaderle değil, sorumluluklarını yerine getirmeyen bireyin tavrıyla ilgilidir. Asıl görevini yapmayan bireyin bulunduğu ailede, ya da görevini yerine getirmeyen bir personelin kurumunda, bundan dolayı sorunlar yaşaması kaçınılmazdır.. Bu nedenle ister bireysel, ister özel, ister kurumsal olsun kişilerin “yapmam gerekeni ne ölçüde yapıyorum acaba?” sorusunu kendine sıkça sorması gerekir.

Sorumluluklarımızı bilmeliyiz. Anlama, yapabilme nispeti, zihin ve devinim alanlarındaki başarma gücümüzü kabul etmeli o oranında yük yüklenmeliyiz. Çok şey yapmaya çalışmak asıl şeyi layıkıyla yapmayı gözden kaçırmamıza, bazen yanlış şeyler yapmamıza yol açabilir. Bazen de çok şey yapma hevesi bir noktadan sonra amaç haline gelebilir.  Durum bu hale gelirse yapılan şeylerin doğru olup olmadığı gözden kaçabilir. Çalışmalarımızda tam olarak neyi yapıp neyi yapamadığımızı bilmeliyiz.  Kontrolü kaçırmamamız gerekir. Uzmanlar, yoğun iş temposu, aşırı iş yükü ve bedenin yeterli dinlenme süresinden yoksun bırakılmasının her türlü performans düşüklüğüne yol açacağını, vücut ve ruh sağlığını bozacağını ısrarla belirtiyor.

Birinci öncelik sağlığımız ve ailemiz, ikicisi ise işimizde ölçülü büyümek olmalı. Birincisi yitirilirse sonrakilerinin ne önemi var ki? Bu gözler, çevresini dinlemeyip burnunun dikine giden, her şey olayım derken bir şey olamayan, en büyük ben olayım derken küçüldükçe küçülen, zirveye çıkayım derken diplere çakılan nicelerini gördü.  Yürünen hayat yolculuğunda; ne hiç bir şeye dokunmadan salınarak,  nede aşırı yük yüklenip iki büklüm iki kat yürümeyi, damacanayı ne boş ne de taşacak kadar dolu götürmeyi tercih edilmemeli. Naçizane ben “Hayatı dökmeden taşımak gerekir” diye düşünüyor, öyle yapmaya çalışıyorum. Bana katılır mısınız bilmem..!

Yeni yılda ve gelecek yıllarda hayatı dökmeden taşımanız dileği ile nice yıllara.