GURBETÇİ

“Türkiye’de Almancı, Almanya’da yabancı”

“Gurbetçi” adı ile “Asker Arkadaşı” yazıma görüş beyan eden okurum, beni yüreğimin derinliklerinden vurdu. Yorumunu akşam geç saatlerde okudum. Yattığımda hayat yolculuğum gözümün önünde bir film şeridi gibi akıp geçti. Uzun bir yolculuk yaptım. Gurbet denilen diyara, doğup büyüdüğümüz yerlerden geçimini temin için göçüp gidenleriz. Tamamına yakını yoksulluk yüzünden, dilini, dinini, örfünü âdetini, bilmediği el memleketlerine, yurtdışına; bizim gibi olanlar ise, yurtiçinde değişik yerlere göçüp gittiler. Oralarda ne ile karşılaştıklarını ancak kendileri bilir. Çeken bilir çileyi. Yurtdışına gidenler en azından kendilerine yapılan hakaretleri dil bilmedikleri için anlamıyorlardı. Ya yurtiçinde aynı dili paylaştığı insanların kendilerine yaptıkları açık ve gizli hakaretleri anlayanların çektikleri ıstıraba ne demeli? İşi bırakıp gitsen sefil kalacaksın. Gitmesen hakaretlere katlanacaksın. Duymamak için sağır ve dilsiz olacaksın.

İçlerinde çok dürüst işverenler ve senden önce işe başlayanlar olmasına rağmen, rencide edici olanlarda maalesef vardır. Çocuk yaşlarımda çalıştığım yerlerde unutulmaz hikâyelerle karşılaştım. Zamanı gelince detaylı yazarım. Zonguldak’ta simitçinin, Karabük’te tuğlacının, Bartın’da çorbacının, Sarıçam ormanlarında ormancının, Sirkeci’de matbaacının, Ereğli’de inşaatçının, Okmeydanı’nda fırıncının acı sözleri olmasaydı bende okula gitmezdim! Beraber çalıştıklarımın arkasından ve yüzlerine, yüzlerimize söylenen benzer hakaretleri duydum. Bu davranışlar beni erken yaşlarda vurdu. Söylenenlere katlanabilseydim, cebimde para, dairelerim olurdu ama… Bu gurbetçinin çilesidir. Allah kimseyi namerde muhtaç etmesin. Namerde muhtaç olmak ölmekten beterdir.

Liseye başladığım yıl harçlığım olmadığını kimseye söyleyemedim. Okumayıp çalışmak istedim. Müsaade etmediler. Bir gün okul idaresinden çağırdılar “Almanya’dan bin mark paran geldi” dedi müdür yardımcısı. Benden birkaç yaş büyük ağabeyimin arkadaşı, Mehmet Aslan ağabeyi, Almanya’ya babası Yusuf amcanın yanına çalışmaya gider. İşe girmiştir. Okusun diye bana parayı o göndermiştir. Bunun gibi birçok olayla karşılaştım. Belki de üniversite bitirmeme sebep, gurbetteki tanıdıklarımız olmuştur. Rabbim kendilerinden ve çevresindekilerden razı olsun. Yaptıklarının karşılığını versin. Dareyni mutlu olsun. İşte böyledir bizim “Almancı” dediğimiz gurbetçilerimiz. Her hayır kurumunda; camisinden okuluna, yolundan çeşmesine, öğrencisinden hastasına katkıları olmuştur.

 “Almancı” denince benim aklıma gelen; acı doyuran, açığı giydiren gelmektedir. Edirne’den Hakkâri’ye kadar bu topraklardan ayrılıp “yurtdışı gurbete” gidenlerin çevresindeki insanlara faydaları saymakla bitmez. Herbiri bavullar dolusu hediyelerle gelir ve yakınlarına dağıtırdı. Birer hayır kurumu gibi idiler. Teypler, pompalı lüksleri, kesim motorlarını onların sayesinde tanıdık.

Köylerimizde, kasabalarımızda betonarme evleri yaptıranlar onlardır. Çivisinden çalışanına kadar herkes kazanmıştır. Memleketimizde de ticari hayat onlarla hareketlenmiştir.

 Onlar, maddi anlamda madalya verilecek insanlardır. Manevi anlamda madalyaları zaten verilmektedir. Ellerini öpmek, katkılarına teşekkür etmek hepimizin görevidir.
Bu saf tertemiz Anadolu insanının duygularını istismar eden gözü dönmüşler olmuştur. Ellerine çantalarını alıp yurtdışındaki gurbetçilerimizden para topladıkları gibi, yurtiçinde de binlerce insanımızı dolandırmışlardır. Bu hainlere göz yumanlarda olmuştur. Burada isimlerini vermiyorum. Bende dolandırıldım. Bu kişiler holdingler kurduğunu söyleyip, paralarını aldıkları insanları kendilerine ortak ettikleri yalanını uydurmuşlardır. Devlet dediğimiz erk ise bunları biliyordu, bilmektedir. Sonuç mu “vermeseydin!” maalesef suçlu çıktık. “Bir işyeri açılsın, bir ihtiyaç sahibinin ihtiyacı giderilsin. El diyarlarına, gurbete kimse gitmesin. Herkes doğup büyüdüğü yerde karnını doyursun” dedik ama olmadı, aldandık, aldatıldık. Bizler her ne kadar aldatılsak da alnımız açık, dik durabiliyoruz. Aldatanlar ise bugün halkın içine çıkamıyor. Herkes tarafından lanetleniyorlar. Özellikle inançlarımıza darbe vurdular. Bizlere güvensizliği aşıladılar. Yardım duygusundan uzaklaştırdılar. Kendi ayaklarımız üzerinde durmayı, kimseye güvenmemeyi öğrettiler.

Bize düşen; her aileden en üst seviyede okuyan dürüst, eli kalem tutan, sanat ve zanaat ehli kaliteli, aranan nesilleri yetiştirmektir. Bir iş yeri açıp, insanların geçimini sağlamaya yardımcı olmak için; okuyun, okutun. Kendinizle barışık olun. Kişiliğinizden kimliğinizden taviz vermeyin. İnsanlara tepeden bakan değil, yanlarında olan olun. İnanın değeriniz artacaktır. İyi niyetle kötü sonuca kötü niyetle de iyi sonuca varılmaz. Yarınlar bugünden daha iyi olacaktır. Bu topraklar bizim. Geleceğimizi, neslimizi mutlu etmek bizim elimizdedir.
 
Almancı: Almanya yanlısı olan kimse. Avrupa’da, genellikle de Almanya’da Türk vatandaşı.
Gurbet: doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer.
Gurbetçi: gurbete çıkan, geçimini gurbette kazanan kimse.
Yabancı: başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgisi olan. Aileden, çevreden olmayan kimse veya şey…(T.D.K.)