Ümmü Süleym, eşini kaybettikten sonra dul kalmış samimi bir Müslümandı. Ebu Talha isminde bir sahabi efendimiz kendisine talip olmuştu. Ebu Talha fakirdi, Ümmü Süleym’e verecek mehri yoktu. Bakın Ümmü Süleym mehir olarak eşinden ne istemişti?
Medine’de İslam’ı ilk kabul edenlerden biridir Hz. Ümmü Süleym (radiyallahu anhâ). Aynı zamanda o, Kıbrıs’ta şehit olan ve orada medfun bulunan hanım sahabilerden Ümmü Haram’ın kızkardeşidir. Asıl ismi Rumeysa olmasına rağmen, künyesi Ümmü Süleym ile meşhur olmuştur.
Ümmü Süleym cahiliyye devrinde Malik bin Nadr ile evlenir. Bu evlilikten sahabinin önde gelenlerinden Enes bin Malik doğar. İslam’la şereflenen hanımına çok kızan Malik, evini terk ederek Şam taraflarına gider. Burada yoluna adamın biri çıkar. Bu adamla tartışır ve bu adam tarafından öldürülür. Ümmü Süleym genç yaşta dul kalır. Maddi imkanlardan yoksun sıkıntılar içinde bir hayat sürdürmektedir. Ancak yüreği Allah Resulü’nün aşkıyla, sevgisiyle yanıp tutuşmaktadır. O da, diğer müminler gibi Efendimiz’in Medine’ye teşriflerini dört gözle beklemektedir.
Beklenen gün gelip çatmıştır artık. İki Cihan Güneşi Medine’ye gelir ve ilk gün Ebu Eyyub el-Ensari’nin evinde misafir olarak kalır. Medineli Müslümanlar bu aziz misafirlerine hoş geldin demek ve bu arada yanlarında getirdikleri hediyelerini takdim etmek için sıraya geçerler. Ümmü Süleym çok buruktur. Çünkü elinde-avucunda Allah Resulü’ne hediye verecek hiçbir şeyi yoktur.
Neden sonra aklına oğlu Enes gelir. Enes’i elinden tutarak huzura getirir ve “Ey Allah’ın Rasulü, bu oğlumdan başka sana hediye edecek bir şeyim yok. Oğlum size hizmet etsin. Ona dua buyurun!” der. Allah Resulü tek çocuğundan başka hiçbir şeyi olmayan annenin bu başdöndürücü hediyesi karşısında çok hislenir. Hediyesini kabul eder. Mal ve çocuğunun çoğalması, ömrünün uzun olması için Ümmü Süleym’e dua eder.
MÜSLÜMAN OLMANI İSTİYORUM!
Allah Rasulü’nün bu duasına mazhar olan Ümmü Süleym’e kendisine, henüz müslüman olmamış Ebu Talha evlenme teklifinde bulunur. Bu teklif üzerine Ümmü Süleym şunları söyler ki, aslında bu Ebu Talha’yı açıkça İslâm’a davettir: “Senin gibisi reddolunmaz. Fakat sen müşriksin. Seninle evlenirsem bana tâbi olarak iman mı edersin, yoksa küfrünü gizleyerek mi yaşarsın? Zira ben, Allah’a ve Rasulü’ne iman etmiş bir kimseyim.”
Ebu Talha bu davet karşısında biraz tereddüt geçirince Ümmü Süleym şu sözleri söyler: “Sana faydası ve zararı olmayan bir taşa tapmayı nasıl uygun görüyorsun? Bir marangozun getirip senin için yonttuğu bir ağaç parçasının sana ne bir faydası dokunur, ne de bir zararı.”
Ebu Talha bu akli, mantıki ve veciz sözler karşısında diyebilecek bir şey bulamaz ve düşünmesi için süre ister.
Birkaç gün sonra Ebu Talha tekrar Ümmü Süleym’in yanına gelir. Aslında o, İslam’ı kabul edecektir ama Ümmü Süleym’le evlenmek için ona verecek mehri yoktur. Bu onu çok düşündürmektedir. Ümmü Süleym ise Ebu Talha’nın içinde bulunduğu sıkıntıyı çok iyi anlar ve ona şunları söyler:
“Ey Ebu Talha! Ben senden para değil Müslüman olmanı istiyorum. Senin ilah diye taptığın putu ateşe tutacak olsan yanıp kül olacağını bilmez misin? Sen böyle bir şeyin karşısında nasıl oluyor da eğilip ibadet ediyorsun? Eğer Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve Hz. Muhammed’in onun elçisi olduğuna şehadet edersen ben bunu mehir kabul edecek ve senden başka bir şey istemeyeceğim.” İşte bu sözler Ebu Talha’yı değiştiren son cümleler olur. Yüzünde iman alametleri belirir ve kelime-i şehadet getirerek müslüman olur.
ALLAH EMANETİNİ GERİ ALDI!
Böylece Ümmü Süleym mustakbel eşinin ebedi hayatını da kurtarmış oluyordu. Bu mübarek çift evlenirler ve Cenab-ı Hakk onlara bir erkek çocuğu verir. İsmini Ümeyr koyarlar. Baba Ebu Talha’nın çok sevdiği bu yavrucak, kendisi seferde iken vefat eder. Çocuğunu hasta bırakarak gittiği için seferden dönüşünde annesine hemen çocuğun durumunu sorar. “Rahatladı” cevabını alınca dünyalar onun olur.
Sabah olduğunda Ebu Talha’ya, hanımı şöyle bir soru sorar:
“Sana biri emanet bir şey verse, istediği zaman vermek zoruna gider mi?” “Hayır” deyince “Senin oğlun da Allah’ın bir emaneti idi. Allah emanetini geri aldı.” der. Anne şefkatiyle çocuğunu kaybetmekten dolayı yüreği yanan bu yüce kadın, bu şekilde hem acısını dağlıyor, hem de kocasını teskin etmeye çalışıyordu.
Ümmü Süleym’in hayatından alacağımız pek çok dersler vardır. O, Allah ve Rasulü’nün razı olacağı dolu dolu bir hayat yaşamıştır ve bunun neticesinde de Efendimiz’in, “Bana cennet gösterildi. Orada Ebu Talha’nın hanımını gördüm” (Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 106) iltifatlarına mazhar olmuştur.
BİR DUA
Bizi razı olduğun kullarından eyle
Ey Rabbimiz! Bütün ihtiyaçlarımızı gider. Günahlarımızı temizle, bizi katındaki en yüce derecelere çıkar. O rahmetinin hürmetine hayatta iken de öldükten sonra da düşünülebilecek bütün hayırların en yücesine ulaştır. Kalbi, gönlü kırıkların, ihtiyaç sahiplerinin imdadına koşmayı bizlere nasip eyle.
ALTIN ÖĞÜTLER
Önce kendini düzelt
Allah dostlarından Abdülkadir Geylani Hazretleri bizlere şu nasihatte bulunuyor:
Haram yemek kalbi öldürür. Helâl yemek ise ihya eder. Lokma vardır seni dünya ile; lokma vardır seni âhiretle meşgul eder. Yine lokma vardır, seni dünyâ ve âhiretin Yaratanı'na rağbet ettirir.
Nefsinle mücadele hususunda sana yardım edenle arkadaş ol. Onun sohbetlerinde bulun. Nefsinin azmasına yardım edenle arkadaş olma. Önce kendi nefsinle meşgul ol, kendi nefsine faydalı ol ve kendi nefsini düzelt. Sonra başkalarıyla meşgul ol. Başkalarını aydınlattığı hâlde kendini eritip bitiren mum gibi olma.
Ey Allah yolunda güzel ameller işlemek isteyen kişi! İhlâslı ol! Aksi hâlde, boşuna yorulmuş olursun.
HADİS BAHÇESİ
Kötülükle mücadele et!
Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyorlar: “Allah yolunda akşamın karanlığında ya da sabahın serinliğinde hayırlı bir işi yapmak ve kötülüklerle mücadele etmek için yola çıkmak, dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları)
Hadisin verdiği mesajlar
1. Allah yolunda özellikle de bire binlerin verildiği şu mübarek günlerde hayırlı bir işi yapmak için hâlâ bekliyor musunuz?
2. Kötülükler virüs gibidir, kimse mücadele etmezse herkesi hasta eder.
3. Sabah ve akşamdan kasıt bütün zamanlardır. Er kişi zamanın her diliminde Allah için yollarda olandır.
BİR NÜKTE
Her insan günah işler ama…
Zaman zaman tökezlemek ve bazen şeytana aldanıp bir günah çukuruna düşmek her insan için söz konusudur. Ne var ki, iyiliğe kilitlenmiş bir yiğit, daha günaha kapaklandığı ilk anda seccadesine koşar, günahına hiç hayat hakkı tanımaz, onu hemen tövbe ile boğar ve en kısa sürede namaz, oruç, hac, sadaka gibi salih ameller vesilesiyle günah kirlerinden arınır.
BİR HATIRLATMA
Çocuklar dine, anne-babasının penceresinden bakar
Anne-babalar, çocuklarının Allah’a inanmasında ve bağlanmasında en önemli vasıtadırlar. Şayet anne-baba İslam’a lakayt, ilgisiz, ihmalkar, dini konularla alay eden ya da antipatisi olan kişiler ise çocuklarına inanma hususunda zarar verirler. Çocukların dine inanma ihtiyaçları sekteye uğrar ve ardından onların yanlış ve zararlı şeylere inanmalarına yol açar. Anne-babalar bu noktada çocuklarını İslam’dan uzak bir yola sevk ederler.
Çocukları omuzunda taşıyan, öpüp okşayan, onlarla şakalaşan Peygamber Efendimiz’in torununu sırtına alarak mescide gelmesi, torunu yanındayken namaz kılması bize güzel bir misal teşkil eder. Bugün camilerden çocukların dışarıya çıkarılmasının tersine Peygamberimiz çocukları mescide getiren bir insandı. Çocuklara ikramı ve onların terbiyelerini güzelleştirmeyi emreden Hz. Peygamber, insanlara emrettiklerini kendi hayatında da tatbik etmekteydi.