ENSTRÜMANIN AŞKI

Abone Ol

Ayrılsak da Beraberiz Türk Sanat Müziği koromuzun saz ekibinin koromuzu nasıl bir efsaneye dönüştürdüğünü enstrümanların duygu dolu aşk hikayelerini dinlediğinizde çok daha iyi anlayacaksınız. Enstrümanı ile duygusal bağ oluşturan, onunla hislerini paylaşan ikililerin arasındaki bu bağ sadece ve sadece aşk olarak isimlendirilebilir. Saz ekibinin sanatçıları, Guido D’Arezo’nun notalara verdiği isimler gibi onlarda sazlarına isimler vermişler.

UD (Derin):

30 yıldır udu ile aşk tazeleyen Ercüment ÖZKAYA saz ekibinin udisi. Bakınız nasıl anlatıyorlar müziği ve sazlarını:

Ben onunla işliyorum. Sanat müziğinin inceliğini ondan öğrendim ve aramızdaki derin bağı benim udumla olan muhabbetimi dinlerken, izlerken hisseder anlayabilirsiniz sadece. Teknik eğitimini alabilirsiniz ama duygusal eğitim onunla yaşadığınız her an devam eder. Sanat müziğinin doyumsuz seslerini sadece sazınızla oluşturduğunuz sevgi ile duyabilirsiniz, bunun başka bir yolu yoktur.

NEY (İlk göz ağrısı):

UD ( Demirci Körüğü):

Bartın Üniversitesi, İslami İlimler Fakültesi’nde İslam Sanatları ve Dini Musiki alanında Öğretim Görevlisi olarak mesleğini icra eden Muhammet TÜRE, neyzen ve udi olarak saz ekibinde bulunuyor. Ney sazına ilk göz ağrım diyor. 2009 yılında ‘ İlk göz ağrı ‘ ile tanışmış. Çok değer verdiği Türk Din Musikisi dersi hocası Dr. Hakkı TEKİN’ den ney dersleri almış. Zaman içerisinde kendisine bu sazın kattığı hissiyatı ‘ulvi’ olarak tarif ediyor. Her şeyden önce müziğin tamamının kendisine Allah’ı hatırlatan bir araç olduğunu söylüyor. Hissiyatının anlam ve önemini böylesine derinleştiriyor. Akabinde yaklaşık iki sene sonra ud sazı ile tanışmış. İlk göz ağrı neyde de ki gibi düzenli ud dersler almamış. Genellikle kendi çabaları ile çaldığı ud içinse aynı derin duygulara sahip. ‘Her ne kadar yanlış tekniklerle dolu bir çalımım olsa da belli bir seviyeye getirmek nasip oldu’ diyor.

Ve ekliyor: -Beni dışarıdan gören birisi ud çaldığımı zannedebilir. Hâlbuki ben o esnada şükrediyor, tefekkür ediyor, dua ediyor olabilirim. Bazen udumu çalarken söylediğim şarkılarda geçen ‘’ sevgili, yâr ‘’ gibi kelimeler benim için Allah’ı ya da Peygamberimiz'i (Sav.) ifade ediyor olabilir. Gözümden düşen iki damla yaş, eski bir anıdan çok,taptaze bir hissiyatı betimleyebilir. İşte ud, bu sevgi ve muhabbeti alevlendiren bir’ Demirci Körüğü’ benim için.

Muhammet Hocamız; sesiyle, güfte ve besteleriyle ayrı bir renk ve zevk katıyor koromuza. Büyük şölen yaşatıyor bizlere. Onun sazları ile arsındaki bağı kelimelerle anlatmak çok zor, yaşarken yaşatıyor anca öyle anlayabiliyorsunuz. Kapatın gözlerinizi ve onu sadece dinleyin.

REBAB (Hocam):

( Gonca ) :

Mahmut DEMİRDİL, İslami İlimler son sınıf öğrencisi olan bu genç kardeşimiz, tasavvuf musikisinin mistik havasını içine ilk çektiği saz ud ile başlamış bu aşka. Ve ilk aşkı uduna verdiği isimse ‘Gonca’. Udunu sevgili, sonrasında tanıştığı Rebap ı da hocası olarak nitelendiriyor. Sorumluluğunun çok ağır olduğunu söylediği rebabı eline büyük bir özenle alırken Hz. Mevlana‘nın bu enstrüman için söylediği şu sözlerle ifade ediyor kıymetini: ‘ -Cennet kapısının gıcırtısıdır rebap dan çıkan sesler.’ Klasik kemençe ve yaylı tambur un seslerini de duyarsınız. Rebap da çok eski bir tarihi geçmişe sahiptir. Onu dinlerken sadece gözlerinizi kapatın öyle dinleyin diyor hemen yanı başında hocası Muhammet TÜRE.

KEMAN (Babam)

Bir diğer keman sanatçısı bakınız neler anlatıyor sazı ve musiki aşkı için:

Erol KARA, çok küçük yaşta vitrinde gördüğü kemana aşkla bakan Erol KARA, rahmetli babasından almasını istediği kemanı maddi imkânsızlıklar yüzünden alamamış. Ve ilk kemanını, 25 yaşında ilk işe girdiğinde limiti 250TL.olan kartının tamamını kullanarak almış. Küçük yaşlarda bile ailesinin tüm yaşadıklarının farkında olan ve babacığının gururu incinmesin diye bir deha bu istekte bulunmayan kemancı Erol KARA şimdi 12 adet özel yapım kemana sahip. Yeteneğinin ve musiki aşkının sahnede yansımasını konserlerde büyük bir hayranlıkla izleyeceksiniz.

Sazlarından herhangi birini eline alıp müziğini icra ederken hala rahmetli babasının aklına geldiğini ve onu çok özlediğini söylüyor. Ve bu sebepten evlatlarının bir dediğini iki etmediğini, ne olmak istiyorlarsa onu olmaları için çocuklarına asla baskı yapmadığını söylüyor.

-Keman benim her şeyim, bazen baba, bazen eşim çocuklarım, gençliğim, çocukluğumdaki yoksulluğum. Evimin geçimini sağladığım kemanıma büyük borcum var diyor. Sazını ailesinin, içindeki sevginin bir parçası olarak görüyor. ‘O benden bir tek şey istedi; onu aşk ile sevmek.’