DEDİKODUYU SEVMEYİZ



Mülki idare amirleri,

Milletvekilleri,

Belediye Başkanı,

Kurum Müdürleri,

Mevcut siyasiler,

Esnafımız,

Arkadaşlarımız;

Kısacası herkesle ilgili kuracak iyi ya da kötü bir iki cümlemiz olur genelde bu konuşmalarda. Haklıya hakkını vererek konuşuyorsak ne ala; yok değilse vay halimize.

Art niyetli olarak birilerinden duyduğumuz şeyleri, üstüne birazda abartma sanatımızı ekleyerek yaptığımız tüm konuşmalar dedikodunun ta kendisidir. Birinin bilip bilmeden yaptığı yanlış bir konuşma bir de bakıyorsunuz ki facia haline gelmiş. Bu seferde çık çıkabilirsen o işin içinden. Biliyoruz ki yalan yalanı doğurur. Dolayısıyla bir ağızdan çıkan yanlış bir kelimeyi düzeltebilmek o kadar zor ki. Yalanlar zinciri bir başladı mı ağızdan ağza sakız gibi dolaşan bir dedikodu furyasının içinde buluveriyor kendini insan. Yaygın olan bir söylem vardır bilirsiniz; Yukarı çarşı havuz başında bir şey söyle Kemerköprü’ye indiğinde kendinde inanırsın. Durum bu kadar vahim yani. Dediğim gibi bu durum dünyada kabullenilmiş bir olgu. Ancak Bartın’da her nedense had safhada. Acaba ilimizin küçük, herkesin birbirini tanıyor olmasından mı kaynaklanıyor. Halbuki tam tersi olmalı. Küçük bir şehirde yaşıyorsak ve herkes birbirini tanıyorsa daha çok kenetlenmeli ve aynı toprağı paylaştığımız insanların mutsuzluklarıyla mutlu olmamalıyız.

Memleketimizin geleceği ile ilgili sağlıklı çözümler üretmeliyiz. İnsan ne niyet güderse hayatı boyunca onu yaşar bunu böyle bilmeliyiz. İyi bakan iyi düşünür, kötü bakan kötü düşünür. Hırslarımız, başkalarıyla yarışlarımız olacak fakat önemli olan bunu yaparken hırslarımızın mantığımızı geçmemesi gerekir.

Dedikodu yapmayan, iftiradan uzak duran, kimseye zarar vermeden, bir kimsenin canını acıtıp kendisine basamak yaparak bir yerlere gelmeye çalışmayan, özellikle kendileriyle yarışan ve amaçlarına ulaşan insanları takdir ediyorum. İş hayatında, siyaset hayatında, arkadaşlar arasında her alanda hayatımızın içinde olan dedikoduyu, yani gerçek dışı iftiraları bir kenara bırakalım da huzur içinde, kimsenin ahını almadan yaşayalım. İlginç olan bir durumda kim kimin hakkında konuşsa ertesi gün yüzüne hiç utanmadan bakabiliyor. Tabi buda ayrı bir pişkinlik örneği.

Bu yazıyı okuyup da bunları yapan insanların birazcık yüzü kızarır umarım. Dedikodu, boş insanların işidir. Zaman zaman cinayetlere, yıkımlara bile neden olan iftira boyutundaki dedikodulara dur diyelim ve kimsenin kimseyi bizim yanımızda atmasına, dedikodusunu yapmasına müsaade etmeyelim. Unutmayalım ki, bizim yanımızda hiç çekinmeden dedikodu yapan insan yarında gidip bir başkasına bizim dedikodumuzu yapacaktır ve bu zincir böyle devam edecektir.