Çocuklarınız bayrama hazır mı?

Çocuklar için bayramlar çok farklıdır. Bayramı çocuklarınızın, ruh ve gönül dünyalarının gelişmesi ve zenginleşmesi adına iyi değerlendirin. Sadece onlara bir bayramlık alıp vazifenizi yaptığınızı düşünmeyin.
 
Bayram deyince en çok sevinenler onlar aslında. En çok sevindirilmesi gerekenler de onlar. Çünkü bayram kucaklaşmanın, kaynaşmanın ve birleşmenin adı. Bunlar da en saf, en temiz ve en masum duygularla olabilecek şeyler. Bütün saflıkları, temizlikleri ve masumiyetleri ile çocuklar, bayramı en çok hak edenler öyleyse. O zaman gelin, farklı bir bayram yaşatalım onlara. Şimdiden hazırlayalım onları, bayramın o diriltici ve coşturucu iklimine. Nasıl olsa onlar çocukça halleriyle ve çocukça duygularıyla kendilerine göre bir bayram sevinci yaşayacaklar. Biz bu bayramı onların ruh ve gönül dünyalarının gelişmesi ve zenginleşmesi adına değerlendirelim. Sadece onlara bir bayramlık alıp vazifemizi yaptık zannetmeyelim.

ODALARINI SÜSLEYİN

Evvela, varsa onların odalarını bir güzel süsleyelim. “Bayram odası” diyelim oraya. Kapılarına “Bayram odasına hoş geldiniz” yazsınlar mesela. Bayram şekeri ve kolonya tutsunlar odalarını ziyaret edenlere. Balonlarla, bayraklarla süslesinler bir güzelce. Elbette ki, çok abartmaya ve onların boylarını aşkın bir lükse gerek yok. Bu zevki onlar tatsın ve yükün altına da onları sokalım. Bayram temizliği yaptıralım odalarında. Eğer onların müstakil bir odaları yoksa, evin bir köşesini onlara tahsis edelim ve onlara zimmetleyelim orasını.

İkinci olarak, bayramın ne anlama geldiğini, niçin bayram yaptığımızı anlatalım ve ciddi olarak konuşalım, görüşlerini alalım onların da. Sevgili Peygamberimiz’in bayramlarda çocuklarla olan diyaloğunu konuşalım. Bir bayram sabahı annesiz, babasız; öksüz ve yetim bir çocuğun başını nasıl okşadığını ve ona “İstemez misin yavrucuğum, senin annen ve baban ben olayım.” dediğini anlatalım bir güzelce. Bütün Müslümanların kardeş olduklarını ve bayramlarda küslerin barışması veya barıştırılması gerektiğini nakşedelim kafalarına.

BAYRAM NAMAZINA GÖTÜRÜN

Üçüncü olarak, yaşı müsait olanları mutlaka bayram namazına götürelim. Namaza giderken ve gelirken hafif sesle Efendimiz (aleyhissalatü vesselam)’in yaptığı gibi tekbirler getirelim, “Allahümme salli” çekelim birlikte. Dönüşte yolumuz üzerinde bir mezarlık ziyareti de yapabiliriz birlikte. Ya da daha sonra ailecek bir mezarlık ziyareti daha güzel olabilir.

Dördüncü olarak, bu bayramda büyüklerin ellerini nasıl öpeceklerini, öperken neler diyeceklerini tembihleyelim. Evimizdeki ve mahallemizdeki büyüklerin ve komşuların ellerini, birlikte bayram tebrikine giderek, öpmelerini sağlayalım. Bu onların tevazu sahibi olmalarını ve çevreleriyle nasıl ilişki kuracaklarını öğretecektir.

ÇOCUKTUR, ANLAMAZ DEMEYİN

Beşinci olarak, kapımıza gelen muhtaç kimselere veya bayramlaşmaya gelen küçük çocuklara onların minik elleriyle bir şeyler verdirelim. Verme, ikram etme ve yardım etme duygularını tatsınlar daha şimdiden.

Mübarek Ramazan’dan sonra, Ramazan Bayramı da çocuklarımızın karakter eğitimleri için ciddi bir fırsat olarak geliyor önümüze. Onlara edep ve güzel ahlak kazandırabilmek için senenin sayılı günlerinde karşımıza gelen bu fırsatları iyi birer vesile yaparak çocuklarımızın edep ve saygı insanı olmalarında bir adım daha atabiliriz. “Bayramdır, gelir, geçer” dememeliyiz. “Çocuktur, anlamaz” diye de düşünmemeliyiz. Ne mutlu bayramları, çocuklarını eğitme adına bir vesile bilen anne, baba ve büyüklere! Nice mutlu bayramlara ve mutlu yarınlara!
 
BİR SORU-BİR CEVAP

Kuş beslemek ve evde akvaryum bulundurmak doğru mu?

Çok güzel bir ülkede yaşıyoruz. Gökte süzülen kuş­tan, denizin derinliklerinde yüzen balıklara; rengi ve kokusu ile gülümseyen güzelim çiçeklerden, rengârenk uçuşan kelebeklere; birbirinden güzel ağaçları bağrında barındırarak semâya uzanan dağlardan, çağıldayan de­relere kadar iç içe, yan yana sıralanan güzellikler...

Bu güzelliklerden ve tatlı nimetlerden kuşları Kur’­an-ı Kerim nasıl anlatıyor?

“Gökle yer arasında Allah’ın hükmüne boyun eğerek uçan kuşları görmezler mi? Onları havada tutan Allah’tan başkası değildir. İman eden bir topluluk için şüphesiz bunda deliller vardır.” (Nahl sûresi, 79)

“Görmedin mi, göklerde ve yerde olanlar ve kanat vuran kuşlar Allah’ı tesbih eder. Onların hepsi ibade­tini de bilir, tesbihini de. Allah ise onların işledikle­rini hakkıyla bilir.” (Nur Sûresi, 41)

Kur’ân, kuşlardan sadece kuş oldukları için bahset­miyor. Onları gök­yüzünde kimin tuttuğunu, kimin emri altında hareket ettiklerini dik­katimize sunuyor.

Yap­tıkları hareketlerin, çıkardıkları seslerin mâ­nâsız ve başıboş ol­ma­dığını, her birinin kendine göre bir ibadet ve tesbihinin bulunduğu­nu anlatıyor. Kısaca, milyar­larca kuştan her biri Allah’ın varlığını ve birliğini ilan eden İlâhî bir mektuptur.

Evet, kuşlar başta Rabbimizi tanıma­mıza vasıta olan bir nimet. Ötüşleriyle, şakımalarıyla zikirlerini haykıran bir nimet. Rengârenk tüyleri, uçuşları ve duruşlarıyla birbirinden güzel manzaralar sergileyen bin bir nimet...

Özellikle şehir hayatının kendine has tarzı itibariyle bu nimet­ler­den yeterince istifade edemeyen bazı kimse­ler kanarya, bülbül, mu­hab­bet kuşu ve papağan gibi kuşları sesleri ve süsleri maksadıyla ev­le­rinde besli­yorlar.

Burada o hayvanlara bir zulüm söz konusu ol­maz. Zaten bu kuşlar kafeste yaşayabilecek yapıdadır­lar. Ciddi bir besleme ve bakıma tâbi olduklarından bir zarara uğramış olmuyorlar.

Nitekim Asr-ı Saadette bu meseleye ışık tutan bir hadise de vardır. Sahabe-i Kiramdan Enes bin Mâlik’in küçük kardeşinin küçük bir kuşu vardı. Bir seferinde Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bu çocuğu gördüğünde, “Kuşcağıza ne oldu?” diye sormuştu. (İbni Mâce, Edeb, 2)

Bu hadiseden de anlıyoruz ki, kuşu hapsetmek caiz olmasaydı, Peygamber Efendimiz mutlaka onun serbest bırakılmasını emredip bu fiili yasaklayacaktı.

Fakat burada dikkat edilmesi gereken bir husus var­dır. Şöyle ki:

Kuş sevgisi, merakı, hobisi günümüzün büyük bir kısmını almamalı, ibadetimize engel olma­malı, bizi asıl vazifelerimizden alıkoymamalı, işi boş meşguliyete götürmemelidir.

Akvaryum için de aynı şeyler geçerlidir. Birbirinden güzel balıkların yüzüşlerini seyretmek insana birçok mânâları hatırlatacaktır. Balıkların dışında diğer de­niz hayvanları da aynı kategoriye tabidir.
 
BİR DUA

Bütün kötülüklerden Sana sığınırım

Allah’ım! Şimdi ve gelecekte bildiğim ve bilmediğim hayırların hepsi Sen’den isterim. Bildiğim ve bilmediğim bütün kötülüklerden de Sana sığınırım. Senden, Cenneti ve cennete götürecek söz ve işleri isterim. Cehennemden ve cehennem ateşine sürükleyecek söz ve hareketlerden da Sana sığınırım.

HİS DÜNYASI
 
Bir selvi gölgesi
Ruhumu bu çarmıha kendi elimle gerdim:
Bir nebi ızdırabı kaynıyor her yerimde.
Ölüm, siyah bir tütsü yakıyor gözlerimde;
Ağladığım her nefesi son nefes gibi verdim!
 
Neşeler, ihtiraslar, arzular, artık gidin:
Kahkahalar içimde kaynayan birer zakkum
Işıklar, gözlerime serpilen bir avuç kum!
Bir selvinin gölgesi: son cenneti ümidin...
 
Bir selvinin gölgesi: kırk yılın son emeli,
Son hıçkırık bu selvi gölgesinde dinecek;
Son damla yaş bu selvi gölgesine sinecek
Alnımı okşayınca ölümün anne eli
Yusuf Ziya Ortaç

REHBER İNSAN

Muhtaçları sevindirirdi

Hz. Bilal’i (ra), Efendimiz (sas)’in müezzini olarak biliriz. Halbuki, Hz. Bilal’e (ra) Efendimiz (sas) tarafından verilmiş bir başka görev vardır ki; o da gelen ziyaretçilerle ilgilenmesidir. Hz. Peygamber (sas) bir Müslüman’ı zor durumda gördükçe Hz. Bilal’i çağırır, onun yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını gidermesini emrederdi. Hz. Bilal (ra), ihtiyaçlarını giderecek bir şey bulamazsa borç bulur, bu vazifeyi ifa ederdi. O borç da sonradan ödenirdi.

Bir keresinde bir muhacir kafilesi çıplak ayakla ve üstlerinde sadece yalın bir elbise olduğu halde Efendimiz’in (sas) yanına gelmişti. Allah Resulü (sas) bunların haline üzülmüş, Hz. Bilal’den (sas) ezan okumasını istemiş, cemaat toplandığında bu muhacir insanlara yardım edilmesi çağrısında bulunmuştu. Sahabiler de bu çağrıya kulak vermiş ve onları giydirecek para kısa sürede toplanmıştı.
 
ÖRNEK HAYATLAR

Sevgiyi gerçekten bilenler nasıl olur?

Allah dostlarından birisine gün sormuşlar: “Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?”

“Bakın göstereyim” demiş Allah dostu. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar gelmiş.

Allah dostu: “Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diye bir de şart koymuş.

“Peki” demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.

Bunun üzerine, “Şimdi...” demiş Allah dostu, “Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.” Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen, ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyrun” deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını.

Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. “İşte” demiş Allah dostu, “Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır.
Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır.
 
ALTIN ÖĞÜTLER

Allah için iyilik yap ve iyilerle yarış

Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri’nin şu ölümsüz sözleri kulağımıza küpe olmalı:

Allah’ın her an bizi gözetlediğini aklından çıkarma! O, senin her halini bilir.

Seni dilediği yerde, dilediği şekilde var ya da yok kılar!

Dilin daima Allah’ı ansın!

Allah için sev ve iyilik et, imanın en sağlam kulpu budur!

Bir çift güzel sözle de olsa iyiliği mükâfatlandır!

İnsanlara karşı alçakgönüllü, güler yüzlü, tatlı sözlü ol!

İyiliğe yönel, kötülükten sakın!

Her işinde sabrı kuşan!

Yiyip içtiklerinin temiz ve helâl olmasına dikkat et!

Kulağını boş söz, ayıplama, kınama, insanları incitme ve hoşlanmadıkları şeyleri onlara duyurma amacı güden sözlerden koru!

Daha büyük isler başarmak için senden daha sevkle çalışanların çalışmalarını incele. Senden iyilerle yarış!

HADİS BAHÇESİ

Bana arkadaşını söyle..

Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: “İnsan, dostunun yaşayış tarzından etkilenir. O halde her biriniz dost edineceği kişiye dikkat etsin.” (Riyazü’s-Salihin, Erkam Yayınları)

Hadisin verdiği mesajlar

1.
İnsan, inançlarının ve dostlarının etkisi altında yaşar. İnsanı en çok dostları etkiler. Sonuçta inançları bile dostlarının etkisi altında şekillenir.

2.
Dost edinilecek kişiyi başlangıçta inanç ölçüleri içinde ince bir araştırmadan geçirmek gerekir.

3.
İnsanın kimlerle birlikte olduğu, nasıl bir yaşayışı tercih ettiğinin göstergesidir.
 
BİR NÜKTE

Hiçbir iyiliği küçük görme

Peygamber Efendimiz, “Kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibâret de olsa hiçbir iyiliği hor görme!” buyurmuştur. Allah’ın rızası gözetilerek yapılan en küçük iş dahi çok kıymetlidir. Öyleyse, hiçbir iyilik küçük görülmemelidir. Hangi amelin ötede nasıl bir kıymete ulaşacağı burada bilinemediğine göre, insan her güzel işe kıymet vermeli ve önüne çıkan her hayırlı fırsatı öteler hesabına değerlendirme gayreti içinde olmalıdır.

BİR HATIRLATMA

Fitrenizi vermeyi unutmayın

Fitre biliyorsunuz, Ramazan Bayramına kavuşan Müslümanların, kendileri ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için fakirlere vermeleri gereken belli miktarda mal ya da paranın adıdır. Bunun üzerinde daha önceki sayfalarımızda durmuştuk.

Fitrenin miktarını tespite gelince; her sene müftülükler bulundukları semt sakinlerinin iki öğün yemek parasını, verilecek fitrenin miktarı olarak ilan ederler.

Fitre verecek insan önce bir nefis muhasebesi yapmalı, kendisi bir gün boyu ne kadar parayla karnını doyuracaksa o miktarı, vereceği şükür sadakası fitresi olarak tespit etmeli, o miktardan, ya da daha yukarısından vermelidir.

Bayrama sayılı günler kaldı. O yüzden şu günlerde fitreyi vermekte fayda var. Çünkü fitre, yoksulların ihtiyaçlarını gidermeye, bayram gününün sevinç ve neşesinden onları da yararlandırmaya yönelik bir yardımdır.

Fitremizi şimdi verirsek ihtiyaç sahipleri bayrama ihtiyaçlarını gidermenin mutluluğu içinde gireceklerdir.