Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1923 yılında, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk siyasi partisi olarak kurulan CHP, kurulduğu tarihten 1950 yılına kadar aralıksız olarak iktidarda kaldı. Çok partili siyasi hayata geçilmesiyle birlikte, tam 67 sene boyunca bir daha tek başına iktidar olmayı başaramadı. Fakat, devlet partisinden halkın partisine dönüşmeyi başardı.
Elbette bu zaman içinde Türkiye çok gelişti. Seçmenler değişti, siyasi yönden çok farklı bir evrime girildi. CHP ise, ne hikmetse bir türlü değişemedi. Olması gereken dönüşümü yeterince sağlayamadı. Oysa değişim olmadan gelişim olmaz. Zihinler değişmeden hiçbir şey değişmez. Siyaset rekabet üzerine kuruludur. Demokrasi ise özgürlükçü düşüncenin varlığı ile mümkündür.
Artık eski kara düzen devam etmiyor. Eskiden olduğu gibi, hiç seçime gitmeden iktidarda kalmak, seçim yapıldığında açık oy, gizli tasnif yöntemini benimsemek mazide kaldı. Siyaset üretmeden Meclis'e girmek, medya desteğiyle seçim kazanmak, asker postalının arkasında iktidar olmak dönemleri sona erdi.
Sanki CHP, hala bu dönemlerin alışkanlıklarıyla siyaset okuması yapmaya çalışıyor gibi görünüyor. CHP'nin ilk zamanlar, Milli Şeflik döneminde, halka sorulmadan dayatma yoluyla yaptığı bazı icraatları, yakın tarihte başörtüsü sorununa yaklaşımı ve irtica söylemleri, toplumun geniş tabanında onarılması güç derin yaralar açtı. Toplumun zihninden atılması zaman alacak bir önyargı oluşturdu. Bu bakımdan CHP, geçmişiyle yüzleşip, toplumun değerleri ve kutsallarını içselleştirmeden, dini inançlarını önemseyip, ciddiye almadan sandıktan çıkması hiç kolay olmayacaktır.
Toplumsal bellek sıfırlanamadığı için CHP, eski geçmişi ve değişmeyen politik çizgisi nedeniyle siyasete sürekli bir-sıfır geriden başlıyor. İşte bu nedenle de bocalayıp, iktidar alternatifi olabilmek için rekabet etmede çok zorlanıyor. Durum böyle olunca, senelerdir muhalefette kalmaktan kurtulamıyor. Halkla kucaklaşıp, süreç değişikliğiyle ilerleneceği yerde CHP, aksine demir atarak, bulanık suda balık avlamaya devam ediyor.
Toplumsal okumada bazı sorunları olan CHP, toplumun farklı katmanlarına erişim sağlama yönünde de sıkıntılar yaşıyor. Halkla bütünleşmede, iletişim ve frekans problemi her nedense giderilemiyor?
Şüphesiz halkın talep ve beklentileri zaman içinde devamlı değişikliğe uğrar. Muhalefetin işi ise halkın sürekli değişen toplumsal beklentilerini iyi tespit ederek, bunlara karşılık verebilmenin yollarını aramaktır. Ayrıca memleket meselelerine kafa yorarak, çözümler sunmak, iktidara önerileriyle yol göstermektir. Ne yazık ki CHP’nin, bu hususta da bazı eksikleri var?
Ülke meselelerine yönelik net bir söylemi ve çözümü yok?..
Ana muhalefet olarak yapıcı bir politikası yok?..
Ulusal meselelerde milli ve yerli bir duruşu yok?..
İktidarı yıpratmak adına her şeye hayır diyen, her konuda sorun çıkaran, sadece eleştirip, sürekli olarak karşı olan bir muhalefet anlayışı benimseniyor. Hükümetin ak dediğine kara diyerek, iyi ve sıkı bir muhalefet yapıldığı düşünülüyor. Girilen her seçimde hayal kırıklığı yaşanıyor, sürekli durulan yerde patinaj yapılıyor ama nedenleri üzerine iyi bir çalışma, bir öz eleştirinin yapılmadığı görülüyor?
Seçimle muvaffak olunamayacağı hissedildiğinde, farklı odaklardan medet umarak, iç siyasetteki hesapların ülkenin karışmasına, kaos ve kargaşaya bağlanıyor. Hükümetin eksik ve zayıf yönlerini anlatmada halka gidileceği yerde, Avrupa ve Amerika'ya şikayet ederek, farklı bir tarz ve muhalefet anlayışı güdülüyor. Bu siyaset şekli kesinlikle ülkeye ve CHP'ye büyük zararlar vermektedir. CHP'yi halktan kopartarak, yabancılaştırıp, izole etmektedir.
İktidarın devrim niteliğinde gerçekleştirdiği bazı reformları ve faydalı hizmetleri dahi, bir kez olsun alkışlamayan, sorunların çözümünde müzakereden imtina eden, uzlaşmayı sevmeyen bir muhalefet anlayışı hem sistemi, hem de CHP'yi kilitliyor. Çoğu zaman borsada yaşanan iniş ve çıkışlar, dövizde yaşanılan tırmanışlar, faizlerdeki artışların arka planında bu uzlaşmaz durum yatıyor.
Başka bir husus ise, son zamanlarda CHP'ye, bilinmeyen yerlerden gelen bir bilgi ve belge akışı var. Ülkenin içeride ve dışarıda sıkıntıda olduğu bir dönemde, nereden geldiği açıklanmayan, güvenilirliği tartışılan belgeleri, sırf iktidarı yıpratmak, bundan da oy devşirmek adına, farklı güç odaklarına tevessül etmek, bu ülkeye ve CHP'nin kendisine yapabileceği en büyük yanlış olacaktır.
Ulu önder Atatürk’ün kurduğu partinin geldiği durum gerçekten içler acısı...
CHP, artık ana muhalefet olarak bir işin ucundan tutmalı, halkın kaynaşması, toplumsal barışın sağlanması hususunda gayret sarfetmelidir. Demokrasinin kurumsallaşması, çıtanın yükseltilmesi için katkı yapmalıdır. Kavgayı bırakıp, siyasete olan güvenin tesis edilmesi için çaba göstermelidir. CHP'nin izleyeceği olumlu bir politika, oylarını da kısa zamanda artıracak ve hükümet alternatifi durumuna getirecektir.
Yoksa bu vaziyet içinde CHP, hiçbir şeyin alternatifi değildir. Oy ve gönül veren vatandaşlarımız, büyük bir ümitsizliğe ve umutsuzluğa terk edilmiştir. CHP’nin bu haliyle varlığı AK Parti için bir kazanç, Türkiye Cumhuriyeti için büyük bir kayıptır. CHP kendini değiştirmediği sürece, siyasetin ritmini asla değiştiremeyecektir.
İktidar olmanın yolu ise bellidir. Yerli, milli ve manevi değerleri üstün tuttuğu ve halkın yanında durduğu müddetçe, CHP her zaman iktidar alternatifidir.