Yazmasan gönül razı değil, sussan vicdan razı değil. Bu memlekette her an her şey olabilir. Zonguldak ta Çaycuma’da 14 kişi değil hepimiz kayıbız. Kim suçlu, kim suçsuz tartışmalarının ötesinde gözümüzün önünde acılı insanlar ve dram var. Bizim siyasetçimiz, bürokratımız ‘’İSTİFA’ nın onurlu bir duruş olduğunu kabul etmezler. Onlara göre istifa yenilgidir. Çaycuma’da sadece köprüden derin sel sularına düşen insanlar kayıp değil, umut kayboldu, aileler kayboldu, güven kayboldu, bir baba, abla, anne, kardeş, abi, akraba, dost, vatandaş, Çaycumalı kayboldu. Yani hepimiz kayıbız. Şimdi gidenlerin ardından ağıt yaksak ne fayda, ateş düştüğü yeri yaktı. Bizim insanımız Anadolu gibidir. Toprağına aittir. Güneşiyle açar, yağmuruyla ıslanır, ilmik ilmik çiçektir dört mevsim, kara kışlarda kalır, toprak gibi sonunda sele kapılıp gider. Ama ölümü de HAKÇA ister. En sevdiği mevlasına AŞK’la gitmek ister. Hani bir sohbette ölüm anılsa gideceğimiz yer orası der. Aklında hep çoluk çocuğunun içinde evinde ölmek vardır. Helalleşip dualarla gitmek isteriz.Ama bizim insanımıza HAKÇA ölmeyi bile çok görülür. Yoldan karşıdan karşıya geçerken kırmızda geçen bir araç çarpar. Olmadı gurbette işçilik yaparken uyuduğu çadır yanar. Olmadı buzlu baraj gölünde deniz bisikletinden düşer da olmadı yanlış tedavi, tutmadı mı depreme dayanıksız binalar, ağır şartlarda çalışırsın iş kazası ile, olamadı çevre kirliliğinden kanser olursun hemsinden kurtuldun diyelim yürürken köprü çöker derin sularda kaybolursun da bedenine günlerce ulaşamazlar. Buzlu, çamurlu sularda çakılıp kalırsın, hala üstünde yaşamın kokusu vardır. Yakınların, sevdiklerin doluşur çay boyuna duyarsın, başını kaldırmak istersin artık ölüsündür ya da haber ajanslarında son dakika KAYIP. Hâlbuki yapacak o kadar şey varken. Çıkarılmayı beklersin bir an önce de daha senin yerini bulmadan hazırlanan mezarında huzur bulmak için. İnsanlar doluşur çöken ve kaybolduğun köprünün etrafına, kimisi gözyaşı feryat, kimisi merakından hatıra fotoğrafı çektirmeye ya da elinde cep telefonuyla olan biteni millete anlatmaya. Türkiye seni suların altında canlı canlı izler. Artık sen haber bültenlerinde köprünün çökmesi sonucu kayıp sayısı olursun. Etkili ve yetkili kişiler gelir çöken köprü enkazına. Açıklamalar yapılır. Arama-kurtarma çalışmaları tüm hızıyla sürmektedir. Zaten gereğinin yapılacağından kimsenin de şüphesi yoktur. Zaten Çaycuma köprüsü dünyada çöken ilk köprüde değil ki son olacağını kim söyledi. Vatandaş bekleme çadırına gelen Valiye, belediye başkanına, siyasetçiye tepki gösterir. Bağıran kadınlarımızdır. Zaten bu memlekette en çok annelerin yüreğini yanmadı mı? Feryat eden yine onlar. Çaycuma da kayıbız. Kim ne derse desin nasıl İstanbul’dan çadırda yanan 11 taşoran işçide yoksak, ya da deniz bisikletiyle buzlu gölde kaybolan işçilerde ya da başka ölümlerde yok isek Çaycuma’da kayıbız. Yetkilileri göreve çağırsak zaten onlar görevlerin başındalar. Evet köprü yıkılmadan önce görevlerinin başındaydılar, şimdide görevlerinin başındalar belki yarında olacaklar. Şimdi biz çıkıp bağırsak ULAŞTIRMA BAKANI, KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRÜ, DSİ GENEL MÜDÜRÜ, VALİ, KAYMAKAM, BELEDİYE BAŞKANI istifa diye, kardeşim bu memlekette ilk defa mı ölümler kayıplar oluyor olacak cevaplar. Haklılar ilk defa değil ihmal sonrası ölümler son defa da olmayacak. Ne olursa ölene olacak işin özeti ÇAYCUMA’DA KAYIBIZ