Çanakkale-Dur Yolcu
I. Dünya Savaşı 28Temmuz 1914'te başlayıp 11 Kasım 1918'de sona ermiştir. Savaş devam ederken İtilaf Devletlerinin (Rusya, Fransa, İngiltere, Sırbistan ve ABD) Boğazlar üzerindeki hakimiyet hayallerini gerçekleştirebilmek hem Rusya'ya erzak ve malzeme göndermek hem de Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'u almak böylece Osmanlı imparatorluğunun varlığına son vermek amacıyla Çanakkale boğazını geçmeye çalışmaları üzerine 19 Şubat 1915 – 18 Mart 1915 tarihleri arasında denizde, 25 Nisan 1915 – 9 Ocak 1916 tarihleri arasında ise karada Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleri Çanakkale Savaşları diye anılır. Çanakkale Savaşı 1.Dünya Savaşının en kritik muharebeleri arasında yer alan, aynı zamanda 1. Dünya Savaşının seyrini değiştiren bir savaş olmuştur. Bu sebepten dolayı dünya tarihine geçmiş en önemli savaşlardan biridir.
Hepimizin bildiği bir atasözümüz vardır “Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır, bir at bir er kurtarır, bir er bir cenk kurtarır, bir cenk bir vatan kurtarır” diye. Bu söz kısaca “Küçük, kıymetsiz gibi görünen şeyler zaman gelir çok önem kazanır ve büyük işlerin başarılmasını sağlar” şeklinde açıklanabilir.
Tarihte de bazı kritik anlar olmuştur. Yapılan bir hareket bir muharebenin kazanılmasını, o muharebe de tüm savaşın kazanılmasını sağlamış, o savaşta bir ülkenin kurtuluşunu bir milletin var oluşunu sağlamıştır.
Çanakkale Savaşları denince Seyit Onbaşı'nın Mecidiye tabyasındaki efsanevi hikâyesini bilmeyenimiz yoktur. Seyit Onbaşı'nın sırtlayıp top kundağına yerleştirdiği merminin kaç kilo olduğunun önemi yoktur. Önemli olan o merminin Birleşik Krallık'a ait Ocean Zırhlısı'nı mayına çarpıp batmasına sebep olup savaşın kaderini değiştirmiş olmasıdır. Çünkü bu olay Çanakkale Deniz Savaşlarının sona ermesine vesile olmuştur.
*************************
Mustafa Kemal, 25 Nisan sabahı İtilaf Devletlerinin Arıburnu’n dan büyük bir kara taarruz hareketine başlayacaklarını anlar. Komutasındaki 57. Alay Kocaçimen Tepesi’ndedir. Yaya olarak Conkbayırı’na doğru ilerlerken Conkbayırı’nda zirveye yakın bir yerde 9. Tümen’e bağlı 27. Alay’ın ufak bir birliğinin çekilmekte olduğunu görür. Bu anı M. Kemal’in anılarından aynen aktarıyorum.
- Niçin kaçıyorsunuz?
- Efendim, düşman…
- Nerede düşman?
- İşte… diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşman bana, benim askerlerimden de yakın. Düşman bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman bir mantıkla mıdır, yoksa bir iç güdü ile mi, bilmiyorum, kaçan erlere:
- Düşmandan kaçılmaz, dedim.
- Cephanemiz kalmadı, dediler.
- Cephanemiz yoksa süngümüz var, dedim ve bağırarak:
- Süngü tak, dedim. Yere yatırdım. Erler yere yatınca düşman da yere yattı. Kazandığım an, bu andır. Düşman ne yapacağına karar verinceye kadar 57. Alay da Conkbayırı’ na yetişti.
Türk askerleri mevzi alınca karşı taraf da mevzi alarak duraklamış. O duraklama sayesinde 57. Alay Öncü Bölüğü Conkbayırı'na yerleşecek ve savaşın seyri değiştirmiştir. M. Kemal hemen süngü taktırarak "Ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum" diyerek düşmana saldırı emri verir. Yaşanan göğüs göğüse çatışmalar sonunda 57. Alay’ın neredeyse tamamı şehit olmuştur ama düşman çıkarması da sonuçsuz bırakılmıştır.
Günümüzde Çanakkale’de yaşananların gelecek kuşaklarca tarih boyunca anılması, kişilerin ve olayların, anısının canlı tutulması için bir çok abide, anıtve şehitliğin yanı sıra Çanakkale Boğazının en hakim konumuna yapılmış geçenlerin selam durduğu bir görsel vardır “Dur yolcu. Bilmeden gelip bastığın bu toprak, bir devrin battığı yerdir."
Çok merak ediyorum! Çanakkale geçilseydi. İstanbul Düşman eline geçseydi. Kurtuluş Savaşı diye bir savaş yapar 30 Ağustos diye bir Zafer Bayramı kutlar mıydık? Düşman başarılı olsaydı bugün kimliğimizde hangi isim olur, uyruğu bölümünde ne yazar, resmi dilimiz ne olurdu? Ayasofya da namaz kılınır mıydı, ülkemin dört bir yanı binlerce cami minare hoparlörlerinden ezan sesleri yerine çan sesleri ile mi inlerdi?
Siz etmiyor musunuz?