BİR ÇİÇEK GİBİ…

Sebepler vardır hani, ani gidişleri, çekip gitmeleri getirir ardından. Yüreğin ansızın bölünür parçalara… Dağılan parçalar gidenin ardından ağıtlara başlar acıyarak. Bahanesi hazırdır her gidişin nafiledir söylemler, bir kere düşmüştür akla gitmek… 
Yokluğunda duyguların en hazin sesle iniltide şimdi.

Bir çiçek kadar sessiz olursun “Onsuz” zamanlarında. Bedenin kurumaya meyillidir bundan sonra “Onu” götüren rüzgârlar, rengini, kokunu ve güzelliğini de çalmıştır. Uzak diyarlarda ki kır bahçelerinin yalnızlığını yaşarsın sessizliğinde… Bir çiçeğin suya olan özlemi gibidir ona olan hasretin. Yüreğinde yangınların izi vardır kokusu isli, kokusu kara, kokusu yanık…

Kınalı baharların solgun çehresi karşılar seni. Soğuk ve dondurucu geçer her saniye, yeşile dönmez bir türlü zaman. Soğuk karanlıklara bırakırsın gözyaşlarını. Bir çiçek kadar yalnız, bir çiçek kadar sessizdir zamanların…

Bakir tarlaların ortasında ki yalnız ağaçların yaprakları gibidir kıpırdanışların. Kara bulutların ıslaklığını duyumsarsın bedeninde, üşürsün. Seni saran, koruyan, seni ısıtan yoktur artık. Bedenin yorgundur taşıyamaz yapraklarını, yapraklar düşerken yere “Onu” hep içli bir serzenişle düşünürsün…

Hüzün elbiselerini giymiştir bedenin. Bir denizin durgunluğu vardır suretinde… Bir de sessizliğin. Paslı zincirlerin birbirine eklenmişliği gibidir gözyaşların. Onca derindeyken köklerin ardından yetişemeyişinle kıvranırsın yerinde ve akşam arefelerin de çiğ düşmeden beklersin “Onu”

Bir tek dostun rüzgârdır ondan arta kalan bir de sessizliğin. Yokluğuyla özlemleri demlenirken yüreğinde, onu beklerken uzundur nöbetlerin. Kış karası vakitlerde geçmeyen bir arzuyla sayıklarsın çoğu zaman. Bir tek rüzgârdır ondan arta kalan bir de sessizliğin…

Rengârenk kelebekler uçuşmaz artık başında. Gizemli bir haldir ruhuna yansıyan, soluk ve neşesizdir tüm sessiz zamanların…

Gidişiyle “Ona” uzanan tüm dallar kesik… kuru… kırık.

Şimdi “Ona” giden tüm yollar buzlu…bozuk…karanlık.

Başında özlem türküleri söyleyen bulutlardan “Ona” adanan türküler yanık…

Bir çiçek kadar sessizdir zamanların… 

Gittiği yollara buğulu gözlerin ortasından bakarsın. Gözlerin donuk… ıslak… solgun.

Yorgun yüreğin çaresizlikle pençeleşirken emanetleri silik bir hatıra artık…

Giden kim olursa olsun gidişiyle, hiçbir yerin tam ortasındasındır şimdi. Çağlayanlarla, yağmurlarla, karabasanlarla uğurlarsın “Onu”

Hiçbir yerin ortasında ki bir çiçek kadar sessizdir “Onsuz” zamanların. Kalbinde hecelenen tek isim “Ona” dair mırıltıların. Üzerine örtünen şal “Ona” olan hasretin. Gidişinedir tüm dertlerin.

Hiçbir yerin ortasında ki bir çiçek gibi sessiz, bir çiçek gibi “Onsuzdur” zamanların.

Gidişinden sonra…

Beklenen annedir, sıcaklığıyla…

Beklenen babadır, koruyuculuyla…

Beklenen sevgilidir aşk’la…

Beklenen çocuk’tur sevgiyle…

Beklenen dost’tur, huzurla.

Hiçbir yerin tam ortasında, gidişiyle bir çiçek kadar sessiz ve yalnızdır “Onsuz” zamanların.