Bartın’ı Korumak Zorundayız
Değerli dostlar,
Bu bir cağrı, bu bir mektup, ya da adına siz ne derseniz o olsun...
Hepimiz Bartın’ın Anadolu’nun en güzide memleketlerinden birisi olduğuna inanıyor ve memleketimizi seviyoruz. Bunda kimsenin şüphesi yok. Bazen bu çok sevdiğimiz memleketimize sarılırken onu çok sıkıyoruz. Hatta öyle sıkıyoruz ki çevresinde dönenleri göremeyecek hale getiriyoruz. Bu memleketin tüm yöneticilerinin bu kent için en iyisini yaptığına inanıyoruz. Bunda sorun yok.
Fakat bazen şüpheye de düşüyoruz.
- Bartın Çimento’nun kentin tümüne yayılan kötü kokularını artık duymazdan görmezden gelemiyoruz
- Bartın ırmağının sağında ve solundaki taş ocaklarından artık yıldık,
- Amasra yerinde duruyor, üç bin yıllık tarih diyoruz, izliyoruz,
- Küre Dağları Milli Parkında bile mermer ocakları açılır mı acep diye bekliyoruz…
Çok güzel gelişmeler de oluyor. Takip ediyoruz. Bütçesini çok da merak etmediğimiz projeler yapılıyor. Yapılıyor da;
- Bartın sizce turizmden hakettiği payı alabiliyor mu?
- Kadınlar Pazarı ile kentin kimliği olmuş Pazar tarımın gelişmesi için bir vesile olabiliyor mu?
- Bartın’ın ülke geçmişine sanayi anlamında katkı sunmuş çimento, kereste, yumurta vb sanayisi gelişiyor mu?
Sonsöz;
Biz neyi – nerede- nasıl- kiminle - hangi yöntemle arıyoruz?
Doğru yolda mıyız? Biliyor muyuz?
Bu arada belirtmeden geçmez isek eksik kalır. 1988 ‘de sit alanı ilan edilmiş Ulukaya Şelaleleri 6 Ekim 2020 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı ile “Hassas Korunacak Alan” ilan edildi. Zaten korunuyordu, yeniden koruma statüsü ile tescil edildi.
Bizler kıymetini hep bildik. Bu kararın civardaki taş ve mermer ocakları tehdidini yok edecek, bir daha bu eşsiz coğrafyaya benzer baskıların sonu olacağını ümit ediyoruz.
Başka Bartın var mı?