ATATÜRK'ÜM

SEN…
       
             ATATÜRK ‘üm,
         Altı direkli geminin, buğday saçlı süvarisi…
          Her direği, ustalık isteyen,
       Sanatkârlık eseri.
      İlmin ışığında, bilimin temelleriyle yükselen
         üstün zekânın ürünü…
         Her bir direği gönderine çektiğin
                      ay yıldızlı kızıl atlasla dikili vatanına…
 
         Yürekli,
         Ateşli,
Vefakâr
         Ve şerefli
                özenle seçilmiş neferler koruyor şimdi emanetin bu gemiyi;
RAHAT UYU…
RAHAT UYU…
Altı direkli geminin, buğday saçlı süvarisi…
 
 
Altı direkli geminin buğday saçlı süvarisi;
Ne dalgalara meydan okudun,
Ne fırtınalar gördün, ne ihanetleri yaşadın
                İçten çürümüş dedikleri geminin
                    başında ve korkusuzca…
     
          Bilselerdi, tanısalardı seni, dikerler miydi bu vatana, bize ait olana gözlerini?
          
         Önce, Quen Elizabet’i vatan sularına elleriyle sürüklediler,
         Britanya hortumu Çanakkale’de dediler sonra manşetlerde…
    Ardından zavallı Anzak Tufanı…
O,biliyordu henüz onu tanımadıklarını,
Yoksa kim cesaret edebilirdi ki onun sularında kürek çekmeye…
Yarenlik etti savaşmadı adeta okyanustan getirdikleri kendini bilmezlerin dalgalarıyla
         İşte, devlerin üzerinden geçti böylece evvelâ ÇANAKKALE’DE;
       
         Beraber şahlandı dalgalarla birlikte
                         O geminin üzerinde…
Altı direkli geminin, buğday saçlı süvarisi…
 
Kendini bilmezlerin kölesi yapmışlar,
         Akılsızlıklarına kurban etmişlerdi sevgilisini gemisini,
               Yüreğiyle topladı her bir parçasını özenle
                         ziyan etmeden onun bunun ellerine…
 
         Altı direkli geminin, buğday saçlı süvarisi…
          .. .. ..19’da demir attı Samsun’a tek aşkı,sevgilisi,anası,kardeşi gemisi…
         Önce; Mücadeleyi yükledi…
         Koynundan vatanseveri,
         Karanlık koylardan
         Aydınlık yürekleri…
 
        
                Her bir neferin ateşi canlandırdı o gemiyi,
         Şehitlerin kanı,
         Gazilerin gözü, kolu ve bacağı yürüttü mavilerin üzerinde…
 
         Altı direkli geminin, buğday saçlı süvarisi
         Adım adım işledi oya gibi…
         .. .. ..20’de kabineyi,
         .. .. ..23’de “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Dediği ulusal mirası-emaneti Cumhuriyet’i,
         Sonra halkın sevgisini…
         En başta da Türk lük aşkını yükledi…
     Maneviyatını: Kutsal Kitabı’nı, Peygamberini, geminin vicdanına, altın köşküne yani, kasasına yükledi koruyup kollamak için
                      Altı direkli gemisinde…
 
         Altı direkli geminin, buğday saçlı süvarisi…
 
 
         O gemi,
         Denizlerin tam ortasındaki o gemi,
Egedenizi’nin, Akdeniz’in, Karadeniz’in incisi…
         İki kıtanın arasında
                     Gerçek rotasını bulmuşken
                          Kaybetti buğday saçlı süvarisini…
     O,Çöküntülerin arasından ayıkladığı her taşın adına UMUT dedi,
Üst üste dizdiği umutlarına, gençlik dedi,
Gençlikle çevrelediği toprağa vatan,
Her karışı kanla sulanarak filizlenen uyanışa;
 TÜRKİYE CUMHURİYETİ dedi.
Ondan başka devrimci yok tarihte bu günleri yanılmadan gören
Ve sınır koymadan güvendiği umutlarına-Türk Gençliğine mirasını emanet eden…
 
 
         Yolcusuyla,
          Personeliyle
         Her bir kıyıda
         Ve her limanda,
Nuh’un gemisine yarenlik eden topraklarda Nemrut da, peygamberlerin şehrinde, Toroslar’da, Köroğlu’nun diyarında, Trakya’da, Mevlâna’nın koynunda
         Altı direkli gemi bıraktıklarıyla ağlıyor şimdi…
 
        1938’de, 
        Üstelik 10 Kasım,
        Saati de,
                    günü de belli…
        09.05, Perşembe…