AŞK’IN “BEBEK” HALİ

-Adın ne senin?
Diyorum. Kaşları çatılıyor hemen. Koşarak arkadaşının yanına gidiyor. Bu kez de diğerine soruyorum;
-Ya senin adın ne?
- Deme lan Ameeeettt… Diyor öteki.

Hoşuma gidiyor tavırları. Yüzlerinde masum bir serzeniş var. Sanki "nereden geldi de oyunumuzu bozdu bu kadın" der gibiler. Cebimde iki şeker…

-Al bakalım Ahmet.

-Nerden biliyon adımı?



Gülmekten alamıyorum kendimi.

Çocuklar…

Her halleri masum her halleri savunmasız ve korunmaya muhtaç. Her zaman sevimliler…

***

Nereden aklıma geldi bilmem ama eskiden Moğollara 5 yıl çocuk göstermezlermiş. Taş kalpli Moğollar yakmışlar, yıkmışlar her yeri. Dünya tarihinde acıyla dolu neredeyse 200 yıllık bir yeri de işgal etmişler.

Normaldir merhametsizlikleri. Ellerinde ortalama 3200 gram boyu 50 cm olan yeni doğan bir bebeğe bakmak için Cengiz Han'dan izin almaları gerekiyordu. 

Tabi ya… Sen dünyaya uzun yıllarca saldır, katlet, yak-yık, topraklarına toprak kat taş kalbinle, sonra senden oldukça küçük, sürekli gülümseyen, ağzından "agucuktan" başka söz çıkmayan minicik bir insan girsin hayatına. Sonuç: o taş kalpli adam gitsin, yerine de pamuk gibi biri gelsin olacak iş mi? Muhtemelen Cengiz Han; bir bebeğe bakıldığında içinizde oluşan o garip duyguyu bilenlerdendi. 

***

Zaman ilerleyip: 3200'lükten, 4500 gram ağırlığına ulaştığında, yanlışlıkla! göz hizanıza getirdiğiniz o dünya tatlısı varlığın, ılık nefesini yüzünüzde hissettiğinizde ise size ait bedenin ne derece kıpırtılı bir döneme girdiğini de hayretle fark ediyorsunuz. Vücudunuzun sinyalleri güdü olarak beliriyor aniden.

Sıcak, heyecan, koruma, dokunma, koklama, öpme…

Normal insanlar normal zamanlar da "ah şu göğsüm yarılsa da…" ya da "ah içim açılsa da…" gibi cümleleri sarf etmekten kaçınırlar. Onlara bu gibi sözleri söyleten "olağanüstü" duygulardır. Sevgiden ne yapacağını, nasıl seveceğini, nasıl konuşacağını şaşıran insanların sergilediği "özel" bir durumdur bu. Ve bu gibi durumlarda az önce ki şartlarda oldukça "normal" sayılır. 

***

Hiç anlamazsınız bile… İlmik ilmik, gergef gergef işlenir bir çocuğu sevdiğiniz anlar yüreğinize. Onunla o an ki tutumunuz gün içinde yaptığınız en güzel ve kazançlı alışveriştir. Kalbe asla ağır gelmeyen ve yormayan Yaratıcı tarafından bizlere bahşedilen en güzel duygulardan biridir çocuk sevmek…

***

O minik güzelliğin bir yudum gülüşü için, size yakıştırılan "kalıp" eski bir paçavra gibi atılırken üzerinizden, büründüğünüz yeni ve keyifli (bazı kişilerce kaba bir tabirle "şaklaban") haliniz, görenleri şaşırtsa da asla yadırganmaz çünkü bir "bebek" seviyorsunuzdur. 

Sevgi dolu yüreğiniz, gözleriniz, bir birinden farklı ve "garip" mimiklerinizle istediğiniz kadar rahat olabileceğiniz bu yerde ve dertlerinizden sıyrılabileceğiniz bu özel anda, tadını rahatça çıkarmanın keyfine onun sayesinde varırsınız. Bunu tekrarladığınız takdirde her defasında size "dünya varmış" dedirten o güzel anların bitmesini istemezsiniz.

***

Katıksız ve karşılıksız bir sevgi öyle her yerde her zaman karşınıza çıkabilecek bir şey değildir. Bir bebek karşında siz bonkörce sevginizi verirken onun tarafından havaya savrulan tatlı bir kahkaha size dünyanın en değerli hazinelerinden daha cazip gelir. Başka bir deyişle "Aşk'ın "bebek" hali"nden beklentiniz sadece onun sevinmesidir ve siz onun bu haline vurulmuşsunuzdur.

***

…sonra ki zamanlarda yani kendinizle baş başa kaldığınız zamanlarda; üzerinizde tatlı bir rehavet hissederseniz. Sizi rahatsız eden bir takım zehirli düşüncelerin beyninizden uzaklaştığını fark edip, hayata pozitif düşüncelerle bakmanıza sebep olan bu güzel duyguların yeniden yaşanmasını şiddetle arzularsınız.

Rahat, pozitif, gülümseyen ve tüm dertlerden arınmış yeni bir "siz" i bu hale getiren tek şey ise isminden, cinsinden, boyundan ve yaşından hiç beklenmeyen derecede doğuştan "usta" olan ve "Yaratıcı" tarafından hayatımıza a hediye edilen bir bebektir. Muhtemel becerisi 5 ila 7 yaşına kadar da devam edecektir.

***

Dünya üzerinde ki geçici taht ve koltukların öneminden ziyade , ufak bir çocuğun gönlünde bir tahtınız olmasını istemez misiniz? Üstelik bu taht ki; sizi manevi yönden en "yüce mevkilere" çıkaracaksa…