Almanya'nın Türkiye Politikası Değişiyor mu

Abone Ol

Bir hayli zamandır bozuk olan Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkiler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Berlin ve Köln ziyaretleriyle çok değişik bir evreye doğru giriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Almanya'ya yaptığı resmi ziyaretine özel bir önem verilmesi, yoğun güvenlik önlemleri alınmasını da beraberinde getirdi. Tarifeli seferler dışında Berlin semalarında uçuş yasağı uygulandı. Başkent Berlin'e, Almanya'nın yedi eyaletinden ilave polis gücü gönderildi. Bir günde 4200 polis görev yaptı. 2016 yılında Netanyahu ve Obama'nın Berlin ziyaretlerinde sadece 2500 polisin görev yaptığı gözönünde bulundurulduğunda, Erdoğan için alınan koruma tedbirlerinin hayli fazla ve dikkat çekici olduğu görülür.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sert muhalifi olan Yeşiller Partisi'nin Eş Başkanı Cem Özdemir'de Erdoğan onuruna verilecek yemek davetinde kendisini protesto edeceğini söylemişti ama, tokalaşmak için karşısına geçtiğinde paşa paşa elini uzatarak, sadece "hoşgeldiniz" diyebildi.

Hakkında Türkiye'de kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan gazeteci Can Dündar'da, planladığı Erdoğan boykotunu çok istemesine rağmen, Almanların engellemesi karşısında gerçekleştiremedi.

Alman siyasilerde yaptıkları basın açıklamalarında karşılıklı münasebetlerin derinliğini, stratejik ve ekonomik ilişkilerin oluşturduğunu bildiklerinden, Türkiye ile yakınlaşmanın ve işbirliğinin daha çok geliştirilmesi yönünde görüşlerini ifade ederek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a özel ilgi gösterdiler.

Onlara göre Erdoğan, hem zorlu hem de zorunlu bir muhatap. Türkiye ise, Almanya'daki Türk nüfusuyla dikkate alınacak ve ilişkilerin çıkarlara göre belirleneceği önemli bir stratejik müttefik. Ne de olsa Almanların 6500'den fazla şirketi Türkiye'de faaliyet yürütüyor ve önemli yatırımları var. Karşılıklı ticaret hacmi 37 milyar doları aşmış. Dolayısıyla Türkiye'nin riskli bir ülke oluşu Almanların çıkarına hiç değil.

Oysa yakın zamana kadar Almanya, Türkiye ile yapılan silah ticaretini kısıtlamış, tatillerini Türkiye'de yapmak isteyen Alman vatandaşlarını farklı ülkelere yönlendirmeye çalışmış, geleneksel olarak iyi giden ilişkileri bir hayli germişti. Dahası Alman medyası gece-gündüz demeden Türkiye'yi kötülemiş, Erdoğan'ı da şeytan ilan ederek, algı çalışmalarına aralıksız devam etmişti. Bir yandan da FETÖ ve PKK'lı teröristlere cici insan muamelesi yaparak, Ankara'nın tüm uyarılarına rağmen Türkiye düşmanlarına müsamaha göstermişti.

Aynı Almanya şimdi o şer ekseninden çıkmış gibi görünsede, bu zamana kadar hep diktatör olarak nitelendirdikleri Cumhurbaşkanı Erdoğan'a özel alaka gösteriyor. Bunun nedeni ise Türkiye'nin çok düşünülmesi değil. Daha düne kadar Erdoğan'sız Türkiye senaryolarının konseptini benimseyen Almanya'nın gerçek niyeti Erdoğan’la yakınlaşmak, yahut Türkiye’nin ekonomisine destek olmak hiç değil. Onların tutumlarındaki bu değişiklik, Avrupa'ya yeniden bir mülteci akınının gelmesini Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın önleyebilecek olması.

Mülteci sorunu Avrupa nizamını tümden etkileyen büyük bir sorun. Mültecilerin gelişiyle başlayan barınma, beslenme, iş gibi sosyal sorunlar ırkçılığı yeniden hortlatıyor. Aşırı ırkçı akımları yeniden diriltiyor. Siyasetçilerin, mültecilere gösterdiği tolerans Almanları kızdırıyor ve ırkçı partilere oy vermesine neden oluyor. Avrupa'ya gelebilecek daha çok mülteci, ırkçı ve faşist partilerin ülke yönetimine gelmesine zemin oluşturabilir. Bu olasılık bile Alman siyasetçilerin tahayyül dahi etmek istemeyeci bir durum.

Türkiye ve Almanya arasındaki ilişkilerde şu an yeni bir kapı aralansa dahi, tam olarak düzelmesi bir müddet zaman alacaktır. Fakat bu yakınlaşmanın, Türkiye'nin ekonomik girdilerine kısa vadede faydası olmasa da, uzun vadede çok faydaları olacaktır. Ayrıca Almanlar, Yunanistan’a yaptıkları yardım ve desteğin bir benzerini, Türkiye için hiçbir zaman yapmayacaklardır.

Alman siyasilerin bir süredir verdiği olumlu mesajlar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın resmi ziyareti, karşılıklı ilişkilerde buzları eritmiş gibi görünüyor. Her iki ülke, karşılıklı ilişkilerin daha rasyonel bir zemine taşınmasının önemini daha iyi farkediyor.
Yeni dünya düzeni için yeni sayfalar açılıyorsa, Türkiye-Almanya ilişkilerinde iyileşmenin önü de açılmalı.
Yeni bir başlangıç, yeni bir fırsat olarak değerlendirilmeli.
Yılların birikimiyle oluşturulmuş olan potansiyel devam ettirilmeli, çünkü bu her iki ülkenin de âli menfaatine.