A-BAR-TI-YO-RUZ

Düğünlerimizi, nişanlarımızı, sünnet merasimlerini abartıyoruz.

Doğum günleri, kırk uçurmaları, diş buğdayı, cinsiyet partisi, baby shower, çişini öğrenme partisi adı altında, üstü kapalı sömürgecilik yapıyoruz, eşimizi, ailemizi, çocuklarımızın geleceğini, ülkemizi ve tüm dünyayı sömürüyor, yokluğa doğru sürüklüyoruz.

Hani, çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakacaktık!

Kapitalizmin, evlerimize taht kurup hepimizi yönettiği bir zamandayız ve farkında değiliz, kapıldık gidiyoruz.

Abartıyoruz evet, kılık kıyafetimizle abartıyoruz, bazen kadınlığımız bizim önümüzden yürüyor, bazen mevkii makamımız, sokakta adeta iki kimlikle dolaşıyoruz.
Biri bize ait etten kemikten, topraktan geldiğimizi, yine ona döneceğimizi unuttuğumuz, diğeri maskemiz, mevki makamımız, makyajla gerçek kimliğimizi gizlediğimiz ya da kıyafetimizle, ben aslında bu değilim dedirttiğimiz.

Evimizin eşyalarını abartıyoruz, bazen bir müzeye çeviriyoruz, gelen misafiri, evdekileri diken üstünde oturtuyoruz, diğer evlerden üstün olmaya, "onun var benim neden olmasın" acizliği ile evimizi birçok gereksiz eşya ile dolduruyoruz, sonra da kullanmaya kıyamıyoruz.

Abartıyoruz işte, sözcüklerimizi bile, bazen birçok gereksiz kelimeler kullanıyoruz, düşünmüyoruz önce iki kere, etrafımızdakileri yoruyoruz. Dinlemeyi unuttuk konuşuyoruz sürekli.

Sosyal medyayı abartıyoruz, gerekli gereksiz klavye kahramanlığı yapıyoruz, sağa sola argo sözler fırlatıyoruz, kırıyoruz incitiyoruz, karşıdakini de kullandığımız bilgisayar gibi görüyoruz, insan olduğunu unutuyoruz.

Öyle çok abartıyoruz ki; yaz yaz bitmez, en iyisi ben de çok abartmadan burada bitireyim yazımı da yorulmasın okuyucu.
Kırmadan, incitmeden, yormadan dokunalım yüreklere.
Sevgi ile saygı ile.

Bahriye Gürpınar Geredeli
10.07.2019
Çarşamba