8 MART KADINLAR GÜNÜ

Abone Ol

Kadın yaşatandır ,yüreği, özverisi, koruyup kollaması ile melektir. Berekettir, bolluktur. Kadın güldür, kokusuyla zarafeti ile hoşluk verir. Dikenlerini saklayıp aşkla sarmalarlar bedenleri. Sevgi ile şefkatle doludur yürekleri. Kadın anadır, çocuk doğurur vatana millete evlat yetiştirir, kız yetiştirir. Kadın eştir iyi günde kötü günde eşlik eder bazen akıl verir erkeğine. Kadın havadır sudur onlarsız bir yaşam düşünülemez.Havanın suyun olmadığı ortamda hiçbir canlının var olamayacağı gibi kadının olmadığı bir ortamda da insan yaşamının var olması mümkün olamayacağı aşikardır. Buna rağmen kadınlar tarihler boyunca insan yaşamında olması gereken yeri alamamışlar. Yıllardır haklarını almak için savaşmak zorunda bırakılmışlardır.

Bu savaşın temsili başlangıcı 8 Mart 1857 yılında ABD’nin New York kentinde başladı. Tekstil fabrikalarında çalışan 40 bin işçinin insanlık dışı çalışma koşullarına ve düşük ücrete karşı başlattığı grev, polisin yaptığı kanlı baskın ile işçiler fabrikaya kilitlenmiş. Çıkan yangında çoğunluğu kadın 129 işçi can vermiştir. Bu olaya ABD basını neredeyse hiç yer vermemiş. Buna rağmen işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katılmıştır.
Dünyada bir çok ülkede değişik tarihlerde kadın hakları ve işçilerin çalışma şartlarının iyileştirilmesi, sendikal haklar vb. taleplerle bir çok toplantı, grev, miting, kongre yapılmış olsa da  8 Mart gününün "Dünya Kadınlar Günü" olarak belirlenmesine bu olayın kaynaklık ettiği kabul edilir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde  8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etmiştir.
Tarih boyunca küresel olarak her toplumda kadınların çoğunluğu hayatları boyunca dövülmüş, cinsel ilişki, türlü taciz, tecavüz, şiddet ve her türlü suistimale maruz bırakılmışlar.
Osmanlı İmparatorluğu'nda ise kadınlar şeriat hükümleri ile yaşamak zorunda bırakılarak ev yaşamına itilmiş olduğu görülür.  Örneğin bazı günlerde sokağa çıkması yasaklandığı bile olmuştur. Erkek birden fazla kadınla evlenebiliyor, mahkemelerde kadını şahitliği kabul edilmiyor, kadının şahitliği 2 kadın ancak bir erkeğe denk geldiğinde kabul olmuş, Kadının çalışma hakkı yok, miras hakkı yok, eğitim hakkı yoktu.  Erkeğin boşamak için “boş ol” demesi yeterliyken kadının eşini boşama hakkı yoktu. Kadın erkeğin bazı ihtiyaçlar için bir obje olarak görülüyor,  erkeğinin namusu sayılıyordu.  Kadın erkeğinin namusunu korumakla ve erkek çocuk doğurmakla mükellefti.
Atatürk giriştiği silâhlı mücadele ile Türk vatanını düşman işgalinden kurtarmıştı. Bu mücadelenin sonundaki hedefi çağdaş değerlere sahip bir devlet kurmayı hedeflemişti. Cumhuriyet Devleti’ni kurduktan sonra “Dünya’da hiçbir milletin kadını, milletini kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadınından daha fazla çalıştım diyemez” demiştir. Bu sözü sadece bir özdeyiş olarak kalmamış O günlerde hiçbir batılı ülke kadının sahip olmadığı haklar ve değerler Atatürk tarafından Türk kadınlarına verilmiştir.
1925 yılında Kıyafet Kanunu,  1926 yılında Türk Medeni Kanunu ile kadınların  eşit şekilde sahip olduğu sosyoekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına kavuşmuş olmasına rağmen, yapılan bunca yeniliklere, verilen haklara rağmen ülkemde günümüz kadını toplum tarafından biçilen bazı tabuları aşıp özgür birer birey olmayı tam olarak elde edememiş görünüyor. Araştırmalar Kadın Hakları konusunda dünya genelinde 136 ülkeden 124. Sırada olduğumuzu gösteriyor. Bu konuda suçlu aramak gerekiyorsa; ben tek suçlunun bağnaz zihniyet olduğunu ve buna karşı gelmeyen kendini köle düşüncesinden kurtaramayan,  şeriat- tesettür kurallarını zihniyetinde kanunlaştıran anlayışlar ve bu anlayışlara boyun eğen kadınları görüyorum.
 Neden mi?
 Bu zihniyetin kendilerini: “Kadın bedenin veya cinselliğinin erkeklere bir sunum olarak, çocuk doğurmak ve erkeğine hizmet etmek üzere yaratılmış gibi görüp kadını değersizleştirdiklerini. Onlara bir er cinsel obje gibi baktıklarını. kendilerine köle gibi hizmet etmeyenleri sadakatsiz, itaatsiz, kendileri gibi düşünmeyenleri fuhuş pazarında birer sermaye, kendisi gibi giyinmeyeni iffetsiz gördüklerini. Kendisi gibi giyinmiş olduğu halde onun gibi düşünmüyorsa onları konu mankeni sayıldıklarını acınası kadınlarımız görmüyorlar,  görseler de içinde bulundukları sarmaldan kurtulmak için çaba sarf etmiyor, savaşmıyorlar da ondan. 
Tüm kadınlarımızın Kadınlar Günü kutlu olsun.