Bartın'da, Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü'ne ait ocaktaki grizu faciasında yaşamını yitiren Öner Yıldız’ın (38) babası emekli madenci İsmail Yıldız (66), 1992 yılındaki grizu kazasını hatırlatarak, "30 yıl önce ben yaşadım, şimdi oğlum yaşadı ama gitti. Bu acı çok zor" dedi.

İlgili Foto Galeriye Git

Amasra'da 14 Ekim günü meydana gelen maden ocağındaki patlamada yaşamını yitiren 41 kişiden, 13 yıllık madenci, 2 çocuk babası Öner Yıldız’ın cenazesi, önceki gün memleketi Karabük'ün Safranbolu ilçesi Konarı köyünde toprağa verildi.

Emekli madenci İsmail Yıldız, 24 Ekim'de 39 yaşına girecek olan oğlunun Türk bayrağına sarılı tabutu başında gözyaşı döktü. 19 yıl önce emekli olan İsmail Yıldız'ın ilçenin Kaleşah Mahallesi'ndeki evine Türk bayrağı asıldı.

Amasra'da maden ocağında 1992 yılında yaşanan grizu kazasından sağ kurtulan İsmail Yıldız, faciayı televizyon izlerken öğrendiğini söyledi. Arkadaşlarının arayıp oğlunu sorduğunu belirten Yıldız, "Arkadaşları bizi aradı.

Ben görüşmeye başladıktan sonra arkadaşları bana Öner'i sordu. Ben de '4 vardiyasına gidecekti' dedim. Ben de apar topar evden çıktım, baca ağzına gittim. Orada çok araştırdım. Kimi 'çıktı' dediler, kimisi 'hastanede' dedi. Ben zaten 2003 yılında aynı madenden emekli oldum. Ben o madende 20 yıl çalıştım. Benim zamanımda da grizu faciası oldu.

1992 yılında 00.00-08.00 vardiyasında yaşandı olay, 5 arkadaşımız hayatını kaybetmişti, grizu patladığı için. Ben de ocaktaydım ama o kadar şiddetli bir patlama yaşanmadı. Kömür üretiminin yapıldığı yerde çalışan arkadaşlarımız hayatını kaybetti. 1992 yılında eksi 300 kotunda patlama oluyor, ben de artı 100 kotundaydım. Fakat hiçbir patlama sesini duymadım" dedi.

'ÖNER'İ GÖREMEYİNCE UMUT BESLEDİK' 

Oğlunu göremeyince umutlandıklarını ifade eden Yıldız, "30 yıl önce ben yaşadım, şimdi oğlum yaşadı ama gitti. Bu acı çok zor durum. Önceki gün yaşanan kazada, ben kuyu başına gidince madende çıkan arkadaşlarına ve diğer madencilere oğlumu sorduğumda 'İsmail Abi sen bilirsin, sen eski madencisin' dediler bana; 'Eyvah' dedim ben, ne olduğunu anladım ama çocuklarıma dahi söyleyemedim.

Anladım her şeyi ama iş işten geçmişti, yapacak hiçbir şey yoktu. Ama Öner'i görmeyince bir umut besledik. 'Bir boşlukta kaldıysa' dedim, 'aralarda bazen bunlar oluyor' dedim ama yine de 'bu iş tamam' dedim.

Bizimkiler son 14 kişinin içindeydi. Oğlum köyünü çok severdi. Biz de Karabük Safranbolu Konarı köyüne defnettik. Ölen madencilerimize rahmet, yaralı arkadaşlarımıza acil şifalar dilerim" diyerek gözyaşlarına boğuldu.