Bugün 23 Nisan 2020; yüz yıl öncesine dönecek olursak bir asrın ne ifade ettiğini o büyük tarihi yazanların olağan üstü kahramanlıklarını sadece göz gezdirerek anlayabiliriz. Tabi çağın hastalığı tembelliği yapmadan, okuma araştırma zahmetine girerek. İnsanoğlunun hamuru özgürlük nasıl yoğrulmuş. Özgürlük, zamanın da hürriyet olarak adlandırılan bu kavram sadece bir yazımdan mı ibaret ve yüz yıl içerisinde sadece Türk tarihi olarak bakarsak ne boyutta anlam kazanıyor çözmek o kadar da zor değil. Aradan geçen bunca zaman diliminde Atatürk, dava ve silah arkadaşlarının sadece halkı ve ulusunun geleceği için verdiği bu mücadele günümüzde ne anlam kazanmış. Dip not olarak düşersek kişisel özgürlüklerde, el birliği ile kazanılan gözle görünmeyen ama yaşanılan bir kavramdır. Durağan gibi görünse de hareket fiilidir aslında. İnanmak gibi, görünmeyene değil atan yüreğinize inanırsınız. İşte o maneviyat dediğimiz o elle tutulmayan şey kalbiniz atarken anlamlıdır, canlanır hareket kazanır.
Çok sesli bir koronun yarattığı tepki ile tek bir ağızdan enstrümanları olmadan icra edilen bir müzik eserinin yarattığı tepki aynı olabilir mi? Ya da şöyle ifade edersek tuz ve şekeri bir arada kullandığınız bir çeşit yemekte orantısız, ölçüsüz kullanılan veya unutulan bir malzeme o yemeği çöpe çıkarmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Ziyan olan sadece malzeme değil, emeğiniz ve paranızda olur.
Yüz yıl evvel 5-6 yıllık bir zaman diliminde ellerinde bulunan en iyi enstrümanları ayrıştırarak özenli, programlı, sistematik-akılcı çalışma planları ile çok yönlü emek sarf edilerek yapılandırılan (bir yemekten, ya da bir müzik eserinden bahsetmiyorum yeni bir devletten bahsediyorum.) Çok sesli bir koronun elemanları enstrümanlardan; ses sistemlerinden en önemlisi de insandan, koronun canlı üyelerinden bahsediyorum. Enstrümanı yapan ona icra kabiliyetini veren insandan bahsediyorum. İşte devlette böylesine büyük bir korodur. Enstrümanı da o devleti oluşturan ulusun kendisidir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ 100 yıl önce kuruldu. Tamamen farklı bir idare şeklinden dönüştürülen bu meclis ne oranları verilen malzemeyle yapılan bir yemekle ne de yazılı söz ve notalara bakılarak icra edilen bir müzik eseri ile asla denkleştirilemez. Dünya tarihine bakarak, kısa bir zaman diliminde oluşturulan bu tarihi meclis, öyle kolay oluşturulmadı. Yüzyıl sonra baktığımızda bile hangimizin aile geçmişinde şehidimiz gazimiz yok ki. Dökülen o kanlar, kendi özel hayatını hiçe sayarak mücadele veren o kahramanlar bu kadar kolay unutulabilir mi? Hem de her birimize vatandaş olarak o meclisi oluşturmak ve yönetmek hakkı verilmişken.
Biz objektif bakıldığında hazırcıyız, tüketiyorsak hazırı tüketiyoruz. Tüketim üretimle olur. O zaman yerimizde saymadan elimizde olanı tüketmek yerine, çağdaş üretim teknikleriyle bu mevcut yapıyı daha da sağlam hale getirip, alın teri ve beyin gücüyle bize kanları pahasına bahşettiği bu kutsal değere sahip çıkmak düşüyor. Bu da; vatanını sevmek o vatanı idame ettirecek nesillere hediye edilen bu kutsal değeri korumakla olur. O zamana kıyasla zor olmasa gerek. Sadece çalışacağız, mevcut olanı koruyarak ilim yapacağız, bilim yapacağız. Ne demiş atalarımız, en iyi ibadet şekli okumaktır.
Atatürk’ün yeni kurulan TBMM’ ini çocuğa benzetmesi ve o tarihi günü bayram olarak çocuklara armağan etmesi ne kadar anlamlı ve yerinde öyle değil mi? İnsan yetiştirmek çok zordur. Bir anne babaya da en değerli şey evlattır. Ve ebeveynler evlatlarını korumak ve en iyi şekilde yetiştirmek için varını yoğunu her şeyini evladına- evlatlarına adarlar. Bu hediyenin burada çok zengin bir anlam kazandığını görebiliyoruz. TBMM’ i her zamanda bu ülkenin vatandaşları için çocuğumuz gibi olacak ve biz onu çocuğumuz gibi koruyup yetiştireceğiz.
Ne mutlu bize ki böyle yüce gönüllü bir devlet adamı, bir asker, bir düşünce insanı bir liderimiz var. Ne mutlu ki; her zaman minnet duyacağımız asla unutulamayacak büyük ve kutsal değere sahip isimsiz kahramanlarımız var. Şehit ve gazilerimizi, değerli devlet ve bilim insanlarımızı anıyor, hiç ölmeyen bu ruhlara minnetlerimizi sunuyoruz.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun.